Kendime yazık ettim

39 5 12
                                    

Etrafımı saran kalabalığa ve üzerime dikilen onca silaha inat,kara gözlerimi düşmanımın gözlerine dikmiştim.

İçimde bir yangın,damarlarımda harlanan ateş ve havaya karışan küller. Ben bu kız değildim ki.

Ben korkaktım,hep kaçardım. Şimdi ölüme bile başkaldırır olmuştum. Ben zekâmı örülmüş tuğlaların ardında saklardım,şimdi kullanıp hayatımı cehenneme çevirenlerin cehenneminde yakmaya meyilliydim.

Yandığım kadar yakıp,külleri yok etmeye niyetliydim.

Elimde beni ne kadar koruyacağını bilmediğim bir silah vardı. Karşımda hayatımı mahveden adam.

Ben onu sevmiştim.

Hayır,ben onu hiç sevmemiştim. Bana gelen adam bu değildi. Sevdiğim adam bu değildi,ben bir hayale aşık olmuş,sonra ona tutunarak ayağa kalkmış ve esas olan tarafından dağıtılmıştım.

Ama ben onları toplamayı başarmıştım,aradaki fark şuydu.

Onlarla işim bittiğinde toplayacak tek bir parçaları bile kalmayacaktı.

Onun da silahı beni hedef alırken,dudakları dakikalar sonra ilk kez kıpırdadı.

"Silahını indir,vazgeçilmez."

Alaycı bir tebessüm yerleşti dudaklarıma.

"Sen de indirirsen neden olmasın,bilinmez?"

Kaşları çatıldı,silahı tutan parmakları sıklaştı ve aynı anda ellerimiz tetiğe gitti. Güldü.

"Bir aptal aşık bunu yapamaz."

Omuz silkip konuştum.

"O korkak silah da tutamazdı. Kendini yok etti ve yeniden var oldu. Çünkü bir karakteri vardı."

Alnında bir damar belirginleşti,yüzü öfkeye bulanırken gözlerinde ölümü gördüm. Korkmadım,yaşadım.

"Silahları indirin."

Herkes silahları indirdiğinde,sadece ikimiz kalmıştık.

"Hadi cesaretin varsa yap bunu."

Önce onu omzundan vurdum,dizlerinin üstüne çökerken silahı tuttuğu sol elini kanayan omzuna bastırdı. Kan o kadar çoktu ki. Eski ben olsa korkardı. Acıdan dişlerini sıkarken bile konuşmayı başardı.

"Yapabildiğin bu mu?"

"Çok daha fazlası."

Silâhı sol şakağıma bastırdım,şaşkınlığı buradan okunurken konuştum.

"Yıllar önce senin konumunda olan bendim,bana üstten bakan sen. Rolleri değiştik. Yaşamak için birine ruhsal zarar verdin,senden gittikçe kaçmasını engelledin ve paramparça ettin. Sen kendinden vazgeçtin. Adımın anlamı vazgeçilmez değil mi? Şimdi rolleri değiştiğimize göre,benim de kendimden vazgeçme vaktim geldi."

Bu ben değildim ve ben dağılırken ölecek olan oydu. Zaaflarıyla oynadığı birini zaaf haline getirmesi büyük aptallık.

Son kez gözlerine baktım. Yapacağımı anladı. "Elzem yapma. Yapma!"

Hissiz bir bakış attım.

"Ben de aynısını söylemiştim. Hatırlıyor musun? Ama sen yapmıştın. Ve şimdi..."

Finale geliyoruz. Senin için mi öldüm? Hayır. Bu bir intihar mıydı? Hayır.

Ben zaten olduğum kişiyi öldürmüştüm. Ona aşık olan da ölmüştü,geriye bunlar kalmıştı.

Yapmam gereken buydu,sadece kendimi değil onu da öldürüyordum. Sadece beynimi değil,kalbini de dağıtıyordum.

Gözlerine tekrar baktım.

"Elzem..."

Yalvarır gibi çıkan sesi bana büyük bir haz verdi. Ve tetiğe bastım.

Beynim dağıldı,kalbi yerinden söküldü. Ruhum bedenimden ayrıldı,her şeyi parçalandı.

Ve kanlarımız birbirine karıştı,bütün anılarımız kırmızı bir suyun içinde kayboldu. Hepsi birbirini yuttu,kazanan geçmiş oldu.

Elzem,Araf'ta kalamazdı. Vazgeçmeliydi. Önce ondan,sonra kendinden.

Vazgeçtim. Önce ondan,sonra hayatımdan...

O da öldü,ben de. Ama ben en çok kendime yazık ettim...

Therses 🖤 seviliyorsun.

Wind and Roses Where stories live. Discover now