Küçük bir hikaye

22 4 0
                                    

Kafam dağılsın diye açılan film,bende hiç bir etki yaratmazken bıkkınlıkla gözlerimi ekrana çevirdim. Kafama atılan yastıkla Emir'e ters ters bakarken sırıttı.

"Kahve yapacağım,istiyor musun?"

Derin bir nefes alırken kafamı salladım.

"Olur."

Seyretmediğim filmin sonlarına gelmiştik. Film boyunca düşüncelere dalmış,arada bir Emir'in yaptığı muzurluklarla dünyaya dönmüştüm.

Çıkan son sahne dikkatimi çekerken dudaklarım sımsıkı kapanmış,gözlerimden birkaç damla yaş dökülmüştü.

Ne kadar da tanıdık geliyordu cümleler,ne kadar da bizi anlatıyordu.

'Sevgilim,nasıl isterdim bilemezsin... Şu an yanında olup her şeyi sana anlatmayı ve defalarca özür dilemeyi...

Ne kadar oldu ben gideli,bilmiyorum. Kimbilir ne kadar bensiz bıraktım seni...

Sensiz kalmanın yarısı kadar zorsa bensizlik,beni ömür boyu affetmesen yeridir...

Ama yine de,hep diledim affetmeni.

Anlatabilmemin bir yolu olsaydı,inan denerdim. Cevapsız bırakmazdım. Ama bir yol bulamadım buna.

Tek bildiğim,yanında kalsaydım daha kolay olmayacaktı.

Kıyamadım... Sadece,kıyamadım.

Bana sordun ya, 'gitmeye cesaretin var mı?' diye.

Kalmaya cesaretim olsaydı,bir an olsun ayırmazdım yanağımı göğsünden.

Göğsün,cennetin provasıydı işte...

Ben kızamıyorum,sen de kızma hayata. Kapatma kapılarını. Biliyorum,sevmek kolay herkes için. Ama hiç yaralanmamış gibi sevmek ne kadar zor aslında!

Sadece bunu istiyorum senden. Ne kin,ne kıyas ne de beklenti olsun hayatında. İlk defa aşık oluyormuş gibi sev. Nasıl seveceğini zaten ben öğretemem sana. En iyi yaptığın şey bu çünkü.

Bari sözümü tutabilseydim. Hani 45'inde alacaktım ya seni.

Veda etmek için yazmıyorum bunları. Veda edecek cesaretim olsaydı,bunu karşında yapardım.

Aklının köşesinde olmak değil niyetim.

Sadece gülümse arada. Benim köşem orada gizli çünkü. Öpmeye doyamadığım dudağının köşesinde sakla beni.

Kendime iyi bak...

Ayrılık,gidenin cesareti ve kalanın sabrı ile ölçülür.

(Kendime iyi bak - Sinema filmi)

Kız gerçekten ölmüştü,ben de Fethi için ölmüştüm. Canım yanıyordu hem de çok.

Omzuma bir el dokundu,sonra da beni kendine çekip sımsıkı sardı.

"Saklama kendini,gizleme hissettiklerini. Yüreğinden kaçmaya gücün kalmadı,biliyorum. Yapma bunu kendine. O hep hayran olduğum kızı öldürme."

Gözyaşları içinde baktım abime. Beni anlayacak tek kişiye.

"İlk aşkım dediğin herifte bile böyle olmamıştın sen."

Gözyaşlarımı silip gülümsedim.

"O benim ilk aşkım falan değildi. Yanılgıydı sadece. Ama Fethi..." deyip sustum. O kelimelere sığabilecek bir adam değildi ki...

Yine de belki acılarımı bir miktar da olsa dile getirebilirdim,beni anlayacak tek kişiye.

"O çok güzel sevdi. Yarım kalan her zerremi sevgisiyle tamamladı. Ama ben,onu kaybettim. 'Kahramanım' dediğim adamı kendi ellerimle bensizliğe tutsak ettim. O günden beri de,kendimi onsuzluğa hapsettim."

Beni dikkatli bir şekilde dinleyen abime baktım. Saçları uzamış,uykusuzluktan karmakarışık bir hal almıştı. Düşünceli gözüküyordu.

"Onu yaralayayım derken en büyük yarayı kendi kalbinde açtın. Geçmişinin intikamını almak isterken,o tek hareketiyle sildi o acıları. Ve şimdi onun yokluğunda çok daha büyük acılar çekiyorsun."

Burukça gülümsedim.

"Hiç aşık olmamış birine göre fazla büyük laflar bunlar."

O da buruk bir tebessüm etti.

"Belki de bende de bir yara vardır."

Hızla ona döndüğümde yüzündeki ifadeyi sildi ve elini yanağıma yasladı.

"Hani onun çok güzel sevdiğini söylüyorsun ya,bu kadar güzel seven insan vazgeçmez. Sen de ondan vazgeçme."

"O benden çoktan vazgeçti,Emir. Hiç geçmeyecek yaralar hediye ettim ben ona. Bak,şimdi uçurumlar var aramızda."

Kafasını iki yana sallayarak itiraz etti.

"Elbet bir araya geleceksiniz. Belki bu sefer o seni yaralayacak,sen onu affedeceksin. Sonra pişman olacak,o da seni affedecek. Çünkü, 'güzel seven insanlar,her zaman affedici olurlar.' "

Gülümseyerek devam etti sözlerine.

"Sizin yollarınız çiçeklerle döşeli değil,hiç bir zaman da olmayacak. Önemli olan bunca hengamenin içinde birbirini bulmak,acılara beraber tutunmak. Siz birbirinizi çoktan buldunuz,olur da acılarınıza beraber tutunursanız bir gün... İşte o zaman hiç bir güç sizi ayıramaz. Ölüm bile..."

Gülümseyerek sarıldım.

"Teşekkür ederim."

Sırıtarak ayağa kalktı ve suratıma yastık fırlattı.

"Bence artık uyuyalım,göreve zombi gibi gitmek istemiyorum."

Arkasını dönüp giderken gözlerimi devirmek istesem de yaptığım tek şey biraz daha gülümsemek olmuştu.

#eyfet

Wind and Roses Where stories live. Discover now