1.Bölüm "Müziğin Hissiyatı"

Start from the beginning
                                    

"Peki" deyip gözlerini kapatmıştı. Bense yanından ayrılamayacağım için sessizce kıyafetlerimi değişmiştim ve Afra'nın başında bekliyordum.

Kısa bir süre sonra Afra gözlerini araladı ve beni bir an göremeyince hızla doğruldu yatakta ve seslendi.

"Abla, gitmedin demi?"

"Gitmedim Afra burdayım, ben hiç gitmeyeceğim." dedim ona. Afra hala terk edilme korkusunu yenememişti. Okulda bu yüzden hiç arkadaşı dahi yoktu çünkü onlarında kendine ihanet edip yarı yolda bırakacaklarını düşünüyordu.

"Şimdi kalk ve giyinmeye başla, bende senin için ekmek almaya gideyim." dedim.

Yavaş adımlarla odadan çıktım ve ardımdan beyaz olan az da olsa kapanan kapıyı kapattım. Bir apartmanda yaşıyorduk apartmanın geneli çok eskiydi hatta birkaç kez yıkılmasını dahi istemişlerdi.

Kapıyı yavaşça açıp arkam dönük bir şekilde kapattım kapıyı. Bu sırada karşı komşumuz olan Emine teyzeyi görmüştüm. Anneannemin yakın arkadaşıydı o öldükten sonra bile bizimle ilgilenen tek kişiydi Emine teyze.

"Günaydın kızım işe mi?"

"Günaydın Emine teyze, bakkala gideceğim Afra kahvaltı etmedi hâlâ,"

"Kızım ben sabah aldım sen Afrayı bana ver ve işine git istersen, itiraz etme lütfen ben onun karnını doyurup gönderirim okula hadi sen işine geç kalma" dedi. Emine teyze anneanne'mizden sonra bize sevgi gösteren tek kişiydi.

Başımla onu onaylayarak tekrardan eve girdim ve Afra hazır olunca onu Emine teyzeye bırakıp işe gitmek için yola koyuldum.

Oturduğumuz yer çok merkezde olmadığı için biraz tenha bir yer sayılırdı. Apartmandan ayrıldıktan hemen sonra mahallemizin bakkalının önünden geçerken gördüğüm insan olan ama insanlıktan vasfını almamış pisliklerle karşılaşmıştım.

Bana öyle bir bakıyorlardı ki kendimden iğrenmeme sebep oluyorlardı. Tam onlara doğru gidip ağızlarının payını verecektim ki bakkalın sahibi İsmail amca bileğimi kavrayıp beni geriye doğru çekti.

"Gel kızım bulaşma şunlara alma başına bela" demişti. Ama benim gibi bir insan onların ağzının payını vermeden duramazdı.

"Bunlara ağzının payını vermediğimiz müddetçe bunlar böyle yapacaklar" dememe rağmen İsmail amca beni sakinleştirip yoluma göndermişti.

Çalıştığım yerle evim arasında uzun bir yol yoktu. Ben konuşma engelliler için yardım sağlanan bir yerde çalışıyordum. Bu hayatta bizim iyi olmamız için, güzel bir hayat yaşamamız için gerekenleri yapmamışlardı ama ben o küçük çocukların yanında olup onlara destek oluyordum. Buradan aldığım parayla geçiniyorduk.

Onların bize ve benim gibi onlara inanan sevgi gösterenlere ihtiyaçları vardı. Çünkü onlar bu durum yüzünden ailesi tarafından buraya bırakılmıştı. Bizi de hiçbir şey yokken kendilerinin bir pisliği ve pişmanlıkları olarak gördüğü için terk etmişlerdi.

Peki neden, niye bizi dünyaya getirip bir hiçmişiz gibi kolayca atıyorlardı. İnsanların beğenmediği hor görüp zarar verdiği hayvanlar bile evlatları için çabalayıp, onları severken kendilerini insan müspettesi olarak adlandıranlar bunu yapamıyorlar mı?

Kısa bir süre sonra huzurlu hissettiğim yere gelmiştim. O çocukların bana bakışı ve bana değer göstermesi mutlu ediyordu beni.

Yalnızlığın SenfonisiWhere stories live. Discover now