"Şimdi ne olacak?"

Zayn gideli birkaç saat olmuştu, güneş tepedeydi ve biz onun çalışma odasında, Fransa'nın bir haritasını gösteren yuvarlak masanın etrafına kurtulmuştuk. Bakışlarım endişe ile bana bakan Hosea ile kesişince oturduğum koltukta yükseldim.

"Kral Pierre yakında burada olacaktır Hosea."

Ellerimi düşünceli bir şekilde önümde birleştirirken herkes bana bakıyordu, söylediklerim kafalarını karıştırmıştı.

"O kaleye gittiğim ilk günden beri biliyordum," dedim ki bu zor değildi. Kral Pierre'in aç gözleri ve konuşmalarının altında yatan ima açıktı, muhtemelen Zayn'i ortadan kaldırdıktan sonra, ki o öyle olduğunu sanacaktı ama Zayn emin ellerdeydi, geri dönecek ve bana evlilik teklifinde bulacaktı.

Sonuçta ben dul ve çaresiz bir kadındım artık.

Ne demek istediğimi anlamışlardı, hepsinin yüzündeki asılmadan bunu söylemek kolaydı fakat benden şüphe de ediyorlardı. En başta da Benedict geliyordu.

"Aklınızda her ne varsa," diyerek girdim sözlerime. Öfkeden dişlerimi sıkıyordum. "İçiniz rahat olsun. Kralıma ihanet etmeyi aklımdan bile geçirmem."

Hem de onu bu kadar çok severken.

Çalışma odasını derin bir sessizlik aldı ve tok bir kapı sesine kadar kimsenin ağzını bıçak açmadı. Kral Pierre'in adamlarının kılığında olan fakat tamamen bizim ordularımıza hizmet eden genç bir subay izin isteyerek içeriye girdiğinde yüzü gülüyordu.

"Majesteleri Zayn emniyetteler."

İşte bu iyi haberdi. Masadan destek alarak ayağa kalkarken kafamda kurup durduğum şeyi dile getirdim.

"Siz Kral Pierre için sadık bir şövalyesiniz, lütfen kaleye geri dönün ve Pers Prensini ortadan kaldırdığınızın haberini Krala iletin. Pers İmparatorluğu bu hizmetinizi hiçbir zaman unutmayacaktır."

Asker başını eğerek selam verirken, "Kralımız Zayn çok yaşasın." diyerek gülümsedi.

Planım bir yola girmişti fakat devamında ne olacağı halen belirsizdi. Ellerimi ovuşturarak başımda durduğu süre ilerledikçe ağrıya sebep olan taca dokundum. Buna en son onun elleri değmişti.

"Derhal hazırlık yapın." dedim Hosea ve Benedict arasına gözlerim dolaşırken. "Unutmayın, biz artık yastayız."

***

"Nereye gidiyoruz?"

At üstünde yerini alan Benedict, elini uzatıp ata yerleşmemi işaret ederken ciddi görünüyordu.

"Sizi kralımızın emin ellerde olduğunu temin etmek için götürüyorum prenses hazretleri, kocanızı görmek istemiyor musunuz yoksa?"

Tehditvari sözleri, kendinden emin yüz ifadesi bana kesinlikle Zayn'in kardeşi olabileceğini gösteriyordu ancak ona hala güvenmiyordum. Yine de, söz konusu Zayn olunca kim ne derse peşine takılıp giderdim. Bu böyleydi.

Bedenim sert bir şekilde atın üzerine yerleştiğinde düşmemek için Benedict'e sarılmak zorunda kaldım, zaman kaybetmeden atı dörtnala sürmeye başladı. Belki de bu yolculuğa yalnız çıkmamam gerekiyordu ama olmuştu bir kere. Dönüşü yoktu.

Dakikalarca at sırtında gitmekten sırtım ağrımaya başlamıştı ancak ne kadar çabuk gidersek o kadar iyi olacaktı bizim için. Zaman daralıyordu, Kral Pierre her an köşke gelebilirdi. Bir bedel ödeyeceğimi söylerken ciddiydi, biliyordum.

Cynthia | ZAYNWhere stories live. Discover now