8

1.9K 161 38
                                    

Ona güvenmiyordum ve bu yüzden sabaha kadar gözümü hiç kırpmamıştım. Onun da benden aşağı kalır yanı yoktu, göğsüne uzanmama izin verdikten çok kısa bir an sonra elini belimdeki boşluğa yerleştirmiş ve orada küçük, dairesel hareketlerle bir tufan yaratmıştı. İçimde birikmekte olan hislerimi tercüme edemiyor, ne olduğunu anlayacak zamanı bile bulamıyordum ancak dudaklarının o kuru sıcağı hala dudaklarımın üzerinde, bütün can alıcılığı ile kendini hissettiriyordu. Bu sessiz ve dalgın anın bir şekilde bozulmasını diliyordum ancak diğer tüm seferlerde olduğu gibi bunu yine üstlenecek olan bendim.

"Neyi düşünüyorsunuz Efendi Hayhtam?"

Şafakla birlikte kehribar rengine bürünen gözleri mağaranın girişine takılmıştı yeniden, sesler duyuyormuş gibi tüm dikkatini oraya verirken mırıldanarak konuştu; "Hiçbir şeyi." Ansızın ayağa kalkarak kurumuş kıyafetlerinin olduğu yöne adımladı ve küstahça devam etti. "Ve seni ilgilendirmeyen diğer her şeyi." Gömleğini üzerine geçirip iplerini bağlamaya koyulduğu esnada kendi giysilerimin kuruyup kurumadığını kontrol etmek için mağaranın diğer tarafına adımladım.

"Siz hep kadınlara karşı böyle kaba ve küstah mı davranırsınız?" Üzerimdeki kumaşın düşmemesi için elimden geleni yapıyordum. Onunla bir saniye olsun iyi geçinmeme müsaade etmeyen bu kaba adama karşı fazla iyi davranıyor olmak kendime öfkelenmeme neden oluyordu ancak dahası da vardı. Bu şekilde kalmama bile izin vermiyordu.

"Elbette kadınlara karşı kibar ve ince davranırım Leydim fakat yetersizlere ve çocuklara nasıl davranmam gerektiğini ben de bilmiyorum. Vaktiniz olduğunda, size nasıl davranmam gerektiğini bana öğretebilir misiniz?"

Omzunun üzerinden attığı bakışlarında tek bir şeyin adı geçiyordu; intikam. Olan her şeyi bir oyun, bir savaş gibi görüyor ve benim de karşılık vereceğimi bilmek onu keyiflendiriyordu. Ancak eğer onunla gerçekten savaşmak ve karşılığında daha büyük bir şey almak istiyorsam, bu küçük ve isteyerek yapılmış oyunlara takılmamam gerekiyordu. "Elbette Efendim, ne zaman isterseniz size öğretebilirim ancak bunu başarabileceğinizi sanmıyorum, sonuçta siz biraz.. yaşlısınız."

Korku saçan bakışlarını giymişti gözlerine yeniden. Söylediklerinin altında kalmıyor oluşum bir şekilde onu rahatsız ediyordu, zaten bu yüzden durmadan sataşıyorduk ikimiz de. Mağaranın girişine doğru adımlamayı, kalıp benimle kavga etmeye seçerek gerçekten duyulmaya başlayan seslere doğru bağırdı. "Beni duyuyor musunuz? Buradayız!" Tok ve kaba sesi etraftaki taşlara çarpıp yansırken fazla uzak olmayan bir yerden cevap gecikmedi; "Efendi Haytham!"

Rüzgar ve Wendy'nin arkadaşlarının seslerini duyunca dikilen kulaklarını izledim, Bay Lobo, peşine taktığı birkaç kişiyle içeriye girip atları kontrol ederken Hayhtam önümde dikilerek beni görmelerine engel oluyordu.

"Edith gelmedi mi?" diye sordu Bay Lobo arkasını dönünce. Yaşlı adam, durumu tamamen yanlış anlamış olacak ki kızararak başını öne eğdi, "Dışarıda bekliyor efendimiz, dilerseniz çağırabilirim." Hayhtam onaylarcasına başını salladı, kendimi oldukça korunaksız ve yalnız hissediyordum. Utanmıştım da. Evimizde, emrimiz altında çalışan insanların beni bu şekilde görmeleri çok kötü olmuştu ancak kocam bu durumdan her nasılsa rahatsızlık duymuyordu.

"Neden konuşmuyorsunuz Leydim? Yoksa zehiri bala çeviren o sözlerinizi unuttunuz mu?" Yeniden o küçük ve soğuk sataşmalarından birine başladığında soğukkanlı davranmaya çalışarak boğazımı temizledim. "Hünerlerini herkeslere göstermek isteyen değersiz bir kadın olsaydım, sizin gibi herkesin köşe bucak kaçtığı bir caniyle evlenmektense, Roma'nın en büyük kerhanesinde çalışmayı tercih ederdim herhalde."

Sözlerim onda soğuk duş etkisi yapmış olmalıydı ki suratı bembeyaz kesilmişti. Benim böylesine kelimeleri sarf etmek için fazlaca genç olduğumu mu düşünüyordu yoksa? Zengin bir ailede büyümüştüm, tahsil görmüş ve sanatın pek çok dalıyla ilgilenmiştim ancak kimseye kendimle ilgili gerçek olan şeyleri söyleme fırsatım olmamıştı çünkü ben, kendi ailemde bile görünmez ilan edilmiştim. Ancak kendime verdiğim bir söz vardı, bu yüzden bu cani herifi seçmiştim. Asla pes etmeyecek ve kendi özgürlüğümü kazanana dek mücadele edecektim. Benim gerçek yüzünü bir gün herkes görecekti ve maalesef işe biricik kocamdan başlamıştım.

"O halde siz, bu cani adamın kendisine böylesi küstah sözler sarf eden birini öldürebileceğini de biliyor olmalısınız, yanılıyor muyum?" Bedeni bir perde gibi varlığımı kapatırken görülmeyeceğimi bilerek ona bir adım attım. Şimdi yüzüm, onun göğsüyle burun burunaydı ve ben böylesine sıcak bir bedenden uzak durmaya çalışırken tuzağına daha çok çekildiğimin bilinciyle ağzımı araladım. "Her ne olursa olsun efendim beni öldürme lütfunu gösteremeyecekler." Belindeki kuşağın içine gizlediği hançerinin ucu küçük bir aralıktan görülüyor, kabzasını süsleyen koca, safir taşı ateş gibi parlıyordu. Parmaklarımı bir parçacık tehdit uğruna o bıçağın üzerinde dolaştırırken bedenine çok daha yakın olma fırsatını bulmuştum.

"Çünkü merak içindesiniz sevgili sahibim, sonunu görmeden beni öldüremezsiniz." Küçük, hafif sesli bir gülüş sergileyerek sakallarının arasında kalmış tenine belli belirsiz bir öpücük kondurdum. "İzin verin silahlarımız yerine yaptıklarımızla savaşalım Efendi Hayhtam, bakarsınız hayatlarımızla oynadığımız bu satranç daha çok hoşunuza gider. Düşünsenize! İkimizden biri ölürse bu savaşın tatlı neyi kalır?" Söylediklerimin üzerine tek kelime edemeyecek kadar şaşkın ancak patmalamaya hazır bir volkan gibi öfke dolu olan adamı son raddeye getirecek şey herhalde hiçbir şey yokmuş gibi küstah ve sesli bir şekilde sergilediğim kahkaha olmalıydı. Belindeki hançerine giden eline hakim olma gereği bile duymadan arkasında duran Edith ve Katherine'e dönerek, "Leydi Cynthia'yı derhal giydirin!" emrini verirken bir hayli öfkeli çıkıyordu sesi.

"O değerli aklınızı üşütmenizi istemem karıcığım, zira silahsız insanlara saldırmak bana göre değildir."

Mağaranın taş zemininde ayaklarını yere vura vura hızla uzaklaşan adamın arkasından daha fazla gülmekten başka bir şey yapmak gelmemişti içimden. Öyle çok kahkaha atıyordum ki karnım ağrımaya bile başlamıştı, en son ne zaman böylesi çok gülmüştüm Tanrı bilirdi.

Ancak benim bildiğim bir şey varsa, o da her şeyin henüz çok yeni başlamış olduğuydu. 


Eveeet, kim bir sonraki bölümde  küçük çaplı bir kaos ister?

Tahminleri olanlar varsa buraya yazabilirler sevgiler,

Faith

Cynthia | ZAYNWhere stories live. Discover now