Saatlerdir bu soğuk mağaranın içinde, yanmaktan iyice zayıflayan ateşin etrafında oturmuş getirdiği kuşlardan yiyor, bir yandan da göz ucuyla onu izliyordum. İlgisini herhangi bir şeye tam olarak vermiyordu, yemek yerken sessizdi. Elindeki bıçağı yanmakta olan ateşin içine bırakarak gözlerini mağaranın girişine kaldırdı. Wendy, Rüzgar için bir hayli endişeli olmalıydı ki, ağırlığının üzerine binmesine izin vermiş, arada sırada burnunun ucunu Rüzgar'ın bedeninde dolaştırıyor, ona adeta "Ben buradayım, endişelenmeye gerek yok." diyordu. Onların bu hali, aralarındaki bu sevgi öylesine hoşuma gidiyordu ki dudaklarıma yayılan tebessüme engel olamıyordum. Hayvanlar bile birbirlerine böylesine sevgi duyabilirken, insanın insana sevgi duymaması korkutucu geliyordu bana. Ancak yapabilecek bir şey yoktu, ne kendi sevgimi onun kalbine, ne de onun sevgisini kendi kalbime koyamazdım. Sadece bana biraz olsun saygı duymasını diliyordum, birbirimize karşı duyduğumuz bu mesafe, bu uzaklık, yaşlarımızın birbirinden farklı oluşu belki iletişimimize engel oluyordu.

Elimdeki kuşu kenarda duran taşın üzerine yerleştirerek yatmak için kendine yer hazırlayan kocamı izlemeye koyuldum yeniden. Bunu daha önce defalarca kez yapmış olmalıydı ki neyi, nasıl yapacağı hakkında fazlaca düşünmüyor, hızlı hareket ediyor ve olabildiğince benden uzak duruyordu. Böyle olmamasını dilerdim. Biraz olsun konuşmayı, konuşacak konumuz olmasa bile birbirimizi tanımak için çabalıyor olmayı dilerdim belki de bu sebeple, dayanamayarak sordum; "İki sene geçti, Efendi Haytham. Neden bir kez olsun geri dönmediniz? Neden şimdi?" Yatağına uzanmış, kollarını göğsünde bağlamış olan adam cevap vermeden önce gözlerini dikerek ters ters bakmıştı. "Çünkü beni eve bağlayacak bir şeyim yok." Gözlerini kısa bir an kapatıp açarak yarım ağız sırıttı. "Ne tatlı bir söz söyleyen bir sevgilim, ne de yatağımı ısıtan bir kadın.. sen olsan döner miydin?"

"Hah. Demek ki önceki gece siz de yatağı soğuk buldunuz.." Ellerimi ovuşturarak ateşe tutarken, damarına basmak için içimdeki bütün gücü kullanıyordum. "Oysa ki ben de bu soğukluğun sizden kaynaklandığını düşünüyordum, ne tuhaf." Umursamaz görünmeye çalışarak ayaklarımı ateşe uzattım, her yerim iyice ısınmıştı şimdi, keyiften dört köşeydim adeta. Onu sinirlendirmek ve bunu bilerek yapmak canımı alabilme ihtimalini biliyor olmaktan daha heyecan vericiydi. Sinirine hakim olamayan gözleri, tavırları bana kendimi güçlü hissettiriyordu ve bu hissi sanırım, dünya üzerindeki hiçbir değerli hazinede bulamazdım.

"Acaba Leydim bana, nasıl olur da böyle bir şeyin sebebi Efendi Haytham olur, açıklama cüretini gösterebilir mi?"

Beline kadar doğrularak tehditkar bakışlarını yeniden çevirdi gözlerime. Ne tehlikeliydi o bakışlar, o gözler. Bir insanın içini delip geçebilir veya aksine, ağır ağır kalbine oturur, orada yeşerir ve çiçek açabilirdi. Ancak o ilkini tercih ederek umutlarımı da alıp götürüyordu. Üzerimdeki kumaşın düşmemesine özen göstererek ağır ağır yerimden kalktım, ona daha yakından bakmak istiyor, yalan söylerken hislerini gözlemekte ustalaşmış o gözleri, o güzel gözleri görmek istiyordum. Yakınlık kurmaya çalışmamdan rahatsız olmuş gibi gerilmiş, kendini mağara duvarına iyice çekmişken yaptığı yatağın üzerine oturdum. Dizlerim onun beline dokunacak kadar yakındı şimdi.

"Ailenize katılmamdan bu yana iki yıl geçti Efendim ve sizi bir gün olsun görmeme müsaade etmediniz hatta, düğün kutlamalarında bile neredeyse yoktunuz.. Şu halde beni tanımıyorsunuz, yanılıyor muyum?" Oynamaya çalıştığım bir oyun olduğundan şüphe duyarak gözlerini kısarak bakıyordu gözlerime. Bense, nedendir bilmem onunla düşman olmaktansa yakın olmayı, onu tanımayı ve onu kabullenmeyi arzu ediyordum. Böylesine zıt, birbirini iten iki insanın bir araya gelmesi mümkün müydü? Bana bir cevap vermiyordu, gözlerinin yaptığı tek şey daha sert, daha da sert bakmaktan öteye geçmemişti. "Efendim tanımaktan bile uzak olduğu karısının sahip olduğu hünerleri nasıl bilebilir ki? Eğer biraz tanısaydınız benim-" Nefesini alacak kadar yakınına sokularak aslında olmayan "hünerlerimi" sergilerken zorlanmamak için dua ediyordum, kendimden çıkıp başka birine dönüşmek yorucuydu doğrusu. Elimi yüzüne uzattım, aksini göstermediği sürece ona dokunmak istiyordum. Yanağının yüzeyinde dolaşan parmaklarıma karşın başta bir miktar irkilse de, gözlerinde kıvılcımlanan o merak ışıltısını görmüştüm. Başarılıydım, buraya kadar her şey iyiydi ve devam etmesi gerekiyordu.

"Eğer beni biraz olsun tanısaydınız, benim zehiri bala çeviren o değerli kadınlardan biri olduğumu bilirdiniz. Ben de halihazırda size tatlı yalanlar söyleyebilir ve kendi emellerim için yatağınızı ısıtabilirim sevgili Efendim ancak diğerlerinin veremediğini sunuyorum size."

Çenesinde dolaşan parmağım ağır ağır göğsüne, orada bir kabartı gibi kalan kılıç izine ilerlerken bileğimi havada yakaladı ve derin bakan, merak içindeki gözlerle sordu. "Bana onlardan farklı olarak ne verebilirsiniz Leydim? Halihazırda siz de bir kadınsınız. Sizce de biraz fazla iddialı değil misiniz?" Bileğini kavrayan sıcak parmakları her nasılsa heyecanımı arttırmıştı, bu gece için daha farklı planlarım vardı, her şeyi böylesine hafife almasına izin vermeyecektim.

"Bunu zamanla göreceksiniz. Benim.. ne kadar farklı olduğumu." Göğsünden özellikle uzaklaştırdığı elimi yüzünün yanına indirerek onu kendi çevreme hapsettim. Başı neredeyse kollarımın arasındaydı ve tenime vuran sıcak nefesi kadar hızlanan solukları bana içinde uyanan bir canavarın hissini veriyordu. "Bu gece kanıtlayın," dedi kendine hakim olmakta güçlük çekiyordu. "Hemen, şu anda. Bana her şeyinizi verin ve sizin savaşmaya değer olup olmadığınıza ben karar vereyim." Dudaklarımdan sesli bir gülüş ayrıldı. Nefesim yüzüne değiyordu ve değdikçe istekleniyordu. Ona öyle kolay teslim olmayacaktım.

"Ben her şeyimi size verirsem, savaşmaya değen neyim kalır? Hayır Efendi Hayhtam, hayır. Bu gece karınızdan alacağınız tek şey bir iyi uykular busesinden fazlası olamaz."

Eğer birisi bana, bu korkak ve pısırık halimle bir gün kendi kocamı ayartmaya çalışacağımı söylese gülüp geçerdim ancak şimdi kocama ilk öpücüğümü sunuyor ve bunu arsız bir yoldan gerçekleştiriyordum. Hızlanan nefesleri yüzünden körük gibi kalkıp inen göğsünden güç alarak o koyu renkli, tehditkar görünümlü gözlere aldırmadan öptüm o susuzluktan çatlamış dudakları. Elbette bu ilk öpücüğü olan genç bir kız için bir hayli zordu ancak ben zaten zoru başarmayı istediğim için onunla evlenmiştim.

İnce parmakların onun güçlü çenesini kavrarken sözümü çiğnemediği için minnettardım ona. Her ne olursa olsun o gece bana asla dokunmadı ancak yalan söyleyemezdim, o güçlü bedenin, üzerimde bütün hünerlerini sergilemesini diliyor, onu fena halde arzuluyordum ancak beni böyle kolayca kazanmasına izin veremezdim. Henüz her şey yeni başlıyordu.

Ben, bu savaşa henüz dahil olmuştum ve kolayca kez edemezdim.

Cynthia | ZAYNWhere stories live. Discover now