Hanımeli yasemin kokusu...

749 61 9
                                    

YİĞİT...

Sabah sırtımdaki ağırlıkla uyandım. Gözlerimi kapatıp tekrar açtığımda, sabah namazından sonra geldiğim Mehmet'in odasında olduğumu anladım. Geceyi huzursuz geçirdiğim için sabah namazdan sonra Mehmet'in yanına gelip yatmıştım. Gözlerimi kapadığımda bir anda aklıma geçen hafta havaalanında annemin elini yanağıma koyarak dedikleri geldi;'' Yiğit'im göreve gidene kadar bacına, o kimsesize iyi bak. Gülseli deli bozuk kızım kendine bakıyor zaten'' dediğinde gülerek anlına bir öpücük kondurmuştum. Bir haftadır her gece aradığı gibi dün gece de aramıştı. Canının sıkkın olduğunu söylediği içindi belki de içimdeki sıkıntı.

Derin bir nefes alıp, Mehmet'i uyandırmadan yataktan kalktım. Odadaki banyo da yüzümü yıkayarak, odaya tekrar girdim. Balkonun kapısını açtığımda, Ankara'nın ayazı daha çabuk ayılmama yardımcı olmuştu. Kolumdaki saate baktığımda sekize geldiğini gördüm. Yatağın kenarındaki Mehmet'in hırkasını üzerime almıştım. Çay demlemek için odadan çıktığımda bir adım atmıştım ki ince bir hıçkırık sesi kulağıma geldi. Yavaş adımlarla mutfağa yaklaştığımda yanılmadığımı anlamıştım. Sırtı kapıya dönük ağlayan Rüveydayı görünce canım sıkılmıştı. Ne yapacağıma karar verememiştim. Gözünden düşen gözyaşlarını sağ eliyle silip önündeki kahvesinden bir yudum almıştı. Bir adım atıyordum ki omzumda hissettiğim elle yanıma baktım. Mehmet kaşları çatık gözleriyle Rüveyda'yı gösterdiğinde, dudağımı bilmiyorum der gibi yaptım. Başını sallayarak Mehmet;

"Günaydın anamın kızı"

Rüveyda hızla oturduğu yerden kalkıp gözlerini sildikten sonra;

"Günaydın Mehmet Akif. Abi"

Kaşlarımı çatarak az önce onun kalktığı yere otururken, oda masanın üzerindeki boş fincanını almak için eğilmişti ki;

"Ne oldu abim "

"Bir şey yok abim. Benim biraz canım acıdı da, bende burada özgürce ağlayayım dedim"

"Sende Mehmet Akif gibi hiç yalan söyleyemez misin "

"Söylemem gerekirse kaçarım susarım abi. Ben en iyisi kahvaltıyı hazırlayayım"

Rüveyda kahvaltı hazırlamaya başladığında, Mehmet bize kahve yapıyordu. Kahveler olduğunda Mehmet bana uzatırken, bir gözü Rüveyda'daydı. Kahvelerimizi içerken Rüveyda sessizce masayı hazırlıyordu. Bu gün cumartesi olduğundan, Mehmet biraz işe geç gidecekti. Rüveyda masa tam hazır olduğunda cebinden telefonunu çıkarıp bir tuşa basıp kulağına tuttu. Biraz bekledikten sonra;

"Uyandıysan kahvaltı hazır gel"

Cevabını duymadan telefonu kapamıştı. Çay bardaklarını masaya koyduğunda bir yudum almıştım ki kapı çaldı. Ayağa kalkıyordum ki Rüveyda eliyle bana otur demişti. O kapıya giderken ağızına bir lokma bile koymayan kardeşim Rüveyda'yı takip ediyordu. Rüveyda gelmeden Gülseli masaya gelip oturmuştu. Rüveyda önüne çayını koyarak, kendi çayını alıp balkona çıktı. Mehmet kaşlarını çatarak biraz peşinden baktıktan sonra bize döndü. Bana bakınca göz kırparak ne oluyor dediğinde iyice sinirlenmiştim. Sessizce kahvaltı eden Gülseli'ye dönerek;

"Ne oluyor küçüğüm"

"Benimle konuşmuyor, bana gerçekten çok kızdı. Bu normal tepkisine sevinmek istiyorum ama ona bile korkuyorum"

"Niye kızdı"

Gülseli ağızını açmasına fırsat kalmadan ne zaman açıldığını duymadığımız, balkonun kapısının önündeki Rüveyda;

"Bu Türk silahlı kuvvetlerinin gönüllü doktorlar projesi var ya. Bu hanım bir kaç sene evvel ailesinden gizli kayıt olmuş. Şimdi doktora ihtiyaç duyulduğunda bunu veya diğerlerine teklif gidiyor bu sefer buna gelmiş, hanım efendi de kabul etmiş"

SEVDA YELİWhere stories live. Discover now