Yusuf'umun evlatları...

663 67 6
                                    

RÜVEYDA...

Ben odadan çıktıktan kısa süre sonra Gülselim de salona girdi. Salonda biraz oturmuştuk ki misafirler müsaade isteyerek kalkmışlardı. Annem kapıdan yolcu ettikten sonra tekrar içeriye girdi. Az önce oturduğu koltuğa tekrar oturup bacaklarını uzatmıştı. Gülseli de odasından bir yastık alıp karşısındaki koltuğa uzandı. Onları salonda bırakıp mutfağa geçmiştim.

Bir saat içinde mutfağı toplayarak salona geçtiğimde annem ve Gülseli'nin uyuduğunu fark ettim. Annemin üzerini örterek, Gülseli'nin odasına geçtim. Yiğit abim ne ara tekrar yatağa uzanmıştı, anlamamıştım. Onun açılan üstünü kapadıktan sonra ince pikeyi alıp salonda uyuyan Gülseli'nin üzerini örttüm. Dairenin anahtarını elime alıp kapıdan çıkıyordum ki aklıma gelenle odama yürüdüm. Kapıdan Mehmet Akif'e, yeni dostuma bakıp kapıyı sessizce kapattım.

Üst kata çıktığımda artık yabancılık hissetmiyordum. Mutfağa geçerek akşam yemeği için hazırlıklara başladım. Zaman akıp geçerken yemekleri ve işlerimi bitirmiştim. En son salatayı yapıp masayı hazırladıktan sonra mutfağın balkon kapısını kapatıp aşağıya inmiştim. Salona girdiğimde annem biriyle rahatsız şekilde konuşuyordu. Yanına oturduğum da telefonu kapamıştı. Dizindeki elini tutarak;

"Anne ne oldu"

"Hesna'nın annesi aradı. Bu akşamlık evde olmayacaklarmış, kızları tek kalsın istemiyorlarmış. Her ne kadar sokulmasa da Allah katında kocası varmışta onun çatısı altında kalsaymış. Bu nasıl konuşma tarzıdır."

"Annem ne zaman gelecekmiş "

"Kızı buraya bırakıp gideceklermiş"

"Tamam annem sen üzülme. Önce çıkalım bir güzel yemeğimizi yiyelim. Yemekten sonra konuşuruz ama pekte konuşmaya gerek yok. Anladığım ve geçen gördüğüm kadarıyla Mehmet Akif edep ve haya ile nikahlı olsa da pek samimi davranmıyor. Bizde kalır hüsnü ay hesna hanım"

"Rüveydam "

"Annem bence gidip yemek yiyelim, çünkü bu saat oldu ve ben hala yemek yemedim. Burada bulaşığı yıkarken bir, yukarıda yemek yaparken iki fincan türk kahvesi içtim. Gülseli duysa keser beni"

Annem anlımdan öpüp ayağa kalktığında, yan tarafta uyuyan Gülseli'ye baktım. Kaşları çatık beni izliyordu. Annem abim ve Mehmet Akif'i uyandırmak için salondan çıktığında Gülseli yattığı yerden hızla kalkarak oturdu. Ağızımı açıyordum ki işaret parmağını havaya kaldırarak;

"Bak kaç gündür ilaç içmiyorsun. Uykusuzluk sende sinir bozukluğu yapacak "

"Vallahi iyiyim. Söz yatmadan süt içerim, melisa çayı içerim "

"Tamam sırığım, ne olur sende beni anla. İstemiyorum o iğneler, ilaçlar seni uyuştursun."

Ağızımı açtığımda Gülseli kapıya doğru bakınca başımı çevirirken, davudi bir ses uykulu olduğu halde daha da sert tonda;

"Sinir bozukluğu ne oluyor "

Yiğit abimin gözleri ben ile Gülseli'nin arasında gidip gelirken, hızla Gülseli'ye dönmüştüm. Gözlerimle söyleme diye bakarken;

"Bir kaç gündür uyku ilaçlarını, ağır antidepresanlarını almıyor"

"Ne güzel işte küçüğüm"

"Güzel tabi bordo bey fakat hanım efendide uyku yok, iştahsızlık var. Böyle giderse bedeni kaldıramayacak ve serum bağlayacağız. Üstüne hanımefendi bir iki saat içinde üç fincan türk kahvesi içmiş"

Yiğit abim hafif kaşları çatık bana bakınca, başımı eğmiştim. Başımı salona giren Mehmet Akif'in sorduğu soruyla kaldırdım. Ben ona bakarken, onun gözleri Gülseli de takılı cevap bekliyordu.

SEVDA YELİKde žijí příběhy. Začni objevovat