5: Kader

125 7 18
                                    

 Olasılıklar, hayata gözlerimizi açar açmaz bizlere seçme hakkı tanır. yediğin yemek, dinlediğin müzik gibi seçeneklere sahip olan kavramlar ile kişiliğin, yaptığın tercihlerle yoğurulur. Kader ise bize seçimlerimizin önceden belirlendiğini; aslında önümüzde dallara ayrılmayan tek bir yolun olduğunu açıklar. İşte kader ile olasılığın arasındaki ince çizgi burada başlar. İki taraf da kendi içinde inişler ve çıkışlar içerir, bazı noktalarda birbiriyle kesişir bazı noktalarda birbirine zıt yönler izlerler. İnsanları diğer varlıklardan ayıran duygular ve düşünceler ise bu iki olgu arasında gidip gelir; insan duygu ve düşünceler etkisinde bir taraf seçerek ona göre inançlarını, attığı adımlarını şekillendirir. 

 Hayat Namjoon'a olasılıklarla dolu bir meyve tabağı uzattı ve ona tabaktaki meyvelerden istediğini yeme hakkı tanıdı. O, katranı daha kurumamış olan kaderin yolundan ilerleyen insanlardan değildi. Geçmişteki seçimlerinin geleceğini tasarladığına inanan, kendi içinde sıkıştığı durumlarda  yaşamının sonuna doğru elleriyle çizdiği çizgiye uzaktan bakıp yorumlamayı bilen biriydi. Şu anda önündeki kapıyı açıp açmaması tamamen kendi seçimine bağlıydı. 

 Babası hâlâ  telefonun diğer ucundaydı. Sakin bir şekilde "Kimmiş?" diye sormasıyla Namjoon ciğerlerinde tuttuğu nefesi verip yanıtları.

"Kim Seokjin diye biri."  bu kelimelerden sonra telefonun diğer ucundan rahatlama sesi geldi.

"Tamam kapıyı açabilirsin. O bir sivil polis. Senin yanında olması için ben gönderdim. Bir müddet yanında kalması uygun olur. Eğer söylediğin kadın evinin adresini çoktan biliyorsa önlem almalıyız. Resmi bir kayıt oluşturulmadığı sürece mahalleye polis gönderemem. Seokjin bize yardımcı olacaktır." 

Namjoon rahatlayarak telefonu kapattı. Stresten gerilmiş omuzları ağrımıştı. Elinde kendini korumaya hazır tuttuğu tavayı yavaşça yere indirip nefesini tutarak kapının kulpunu çevirdiğinde buzlu camın arkasından gördüğü gibi kendisi kadar uzun boylu birisiyle karşı karşıya kaldı. Sokakların karanlığına rağmen siyah saçlara, büyük parlak gözlere ve geniş omuzlara sahip adam doğrudan ona bakıyordu. Namjoon tanımadığı bir çift parlak gözle bakışırken dış kapının eşiğinde durmalarının saçma ve tehlikeli olduğunu fark ederek kapıdaki adamı içeri buyur etti. 

 Seokjin denen adamın temiz ve taranmış saçlarına baktığında evden hazırlanıp geldiğini düşündü. Bir polis olarak bakımlı gözüküyordu. Giyiniş tarzı siyah kot pantolon ve yine aynı renk gömlekten ibaret olsa da açık renkli yüzü ve pembe renkli dudakları yeterince renk katıyor, samimiyetini hiç zorlanmadan karşısındakine aktarabiliyordu. Namjoon ise ev kıyafetleriyle olmayı şuan hiç dert edinmiyordu. Gecenin bir yarısı gelen kişi için hazırlanamayacak kadar yorgun ve uykuluydu.

 İçerisinin karanlık olmasına alışan gözleri, gelen misafiri karşılamak ve oturma odasına buyur etmek için açtığı lamba ile kamaşmıştı. 2 gündür psikiyatristin iç savaşı tüm evi ele geçirmişti ve Kim Seokjin etraftaki aurayı görebiliyormuş gibi bakışlarını evin içinde gezdiriyordu. Havanın soğukluğu şimdi ikisinin arasında geziniyordu. Konuşmayı başlatmak için Namjoon atıldı.

"H-hoşgeldiniz, şöyle oturun." Ondan önce harekete geçerek koltuğa yaymış olduğu ve birkaç dakika önce üzerine örttüğü örtüyü katlamaya başladı. Seokjin onu izlerken hafifçe başını salladı ve hiç duruşunu bozmadan koltuğa yerleşti. Gece hiç tanımadığı birinin gelip ona yardım edeceği gerçeğini sindirmeye çalışan psikiyatrist, konuşmayı nasıl devam ettirebilir, ne sorması gerekir bilmiyordu. Tüm cesaretini toplayarak tekrardan konuştu:

"herhangi bir şey alır mısınız? Su veya kahve ikram edebilirim." 

"Sanırım bir bardak su alabilirim." Namjoon misafirinin isteğiyle mutfağa yöneldi ve cam kapaklı dolabın içinden bir bardak çıkarıp sürahideki dinlenmiş suyu bardağa doldurdu. Erkenden bir sonuca varması ne kadar doğruydu bilinmez ama misafirin ikramı kabul etmesi, aralarındaki buzları iletişimle kırabileceğini göstermişti. Sonuçta babası ona güvenmesini söylemişti ve psikiyatrist güvenmesi gereken ve onlara yardımcı olacağını söyleyen adam ile sağlıklı bir iletişim kurmalıydı. Elinde bir bardak su ve kağıt peçete ile oturma odasına ilerledi. Koltuğun önünde duran sehpaya elindekileri simetrik bir şekilde yerleştirdi. Bu ayrıntı polisin gözünden kaçmamışa benziyordu. Namjoon ikili koltuğun hemen yanında duran berjere yerleşti. 

Aprositos || Namjin (Slow)Where stories live. Discover now