B - Yirmi Sekiz

41.6K 2.2K 279
                                    

İki Hafta Sonra

Gözlerimi dakika başı diktiğim telefonumu parçalamamak için hızlıca masanın çekmecesine attım ve kapattım. Dirseklerimi masaya yaslayıp ellerimle yüzümü kavradığımda sakinleşmem git gide zorlaşıyordu.

Nefes darlıklarımı düşünmemeye çalıştıkça kendimi ağlama eşiğinde buluyordum.

Aklım bir türlü dağılmıyordu.

Kuvars yoktu.

Yeni bir yola adım atmıştım. İlk adımlarımda güçsüzdüm. Kuvars'ı hissetmek istiyordum.

Ancak gelmiyordu.

-"Allah'ım sen bana güç ver." diye fısıldayıp ellerimi indirdim.

Saatlerdir oturduğum masada önüme yeni bir kağıt çekerken gözümden yaş damladı. Hemen silip fark etmemiş gibi devam ettim.

İçimde darmaduman gezinen kesik nefeslerimle aklımı parmağıma aldığım kağıda verdim.

Dedemin hastane yatağında vasiyetlerinin arasında bana bıraktığı Hanzade Mücevherat'ta çizim yapmaya çalışıyordum. Burayı kendime bir dünya yapacaktım. Yalnızca eksiktim ve tamamlanmam gerekiyordu.

Telefonda ona anlatmak yetmiyordu. Nefesini kokusunu almam lazımdı. Özlemden ölüyordum.

Bıraktığı diğer mal varlıklarla ilgilenmeden yıllardır işletilen bu mağazada günlerim geçiyordu. Arka odasında çizim yapmaya çabalıyordum fakat aklımı toplayamıyordum.

Kendimi verdiğimde birbirinden güzel tasarımlar çıkaracağımdan emindim. Kuvars da böyle söylüyordu.

İki gündür konuşamamıştık. Aradığımda açmıyordu. Geri de dönmüyordu.

Bu yüzden bu iki günde iyice delirmiştim.

O gün hastanede ailemle ve akrabalarımla karşılaşmıştım. Kendi akrabalarım mesafeli bile olsa halimi hatrımı sorarken annem babam yüzüme bakmamıştı.

İçim acımadı. Hatta gram yıkılmadım.

Kuvars'ın elini sırtımda hissedip önlerinde dimdik durmuştum.

Sonraki gün dedemi kaybetmiştik. Gittiğim gün benden helallik istememişti. İstemeye yüzü olmadığını söylemişti. Ölüm döşeğinde geç de olsa merhamet yüreğine girmişti.

Şimdi başlarında dedem olmadan evde nasıl hüküm süreceklerdi bilmiyorum. Merak etmiyordum.

İyi olduğumu görmüşlerdi. Bu onlara yeterdi.

-"Cihangir bey geldi. Sizi soruyor."

Kapıdan uzatılan baş ile irkilip doğruldum.

-"Geliyorum." Mağaza neredeyse kapatılacaktı. Ben saatlerdir yerimden kalkmamıştım.

Çantamla ceketimi aldıktan sonra odadan ayrılıp kapıyı kapattım ve çalışanlara iyi akşamlar dileyip çıktım.

Caddenin üstünde arabasına yaslanmış bekleyen Cihangir gözüme çarptı.

Hem Defne hem Cihangir ayrı ayrı yanımda olmaya çalışıyorlardı. Bir de Orhan vardı. Her ihtiyacıma koşuyordu. Benim ondan istediğim Kuvars'dan her an haberi olmasıydı ancak bu çok mümkün olmuyordu.

Aklımı yitiriyordum. Nerede ne yapıyor ne zaman gelecek diye düşünmekten tükenmiştim.

-"Yine aramamış sanırım. Surat beş karış."

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin