31. Bölüm

14.9K 828 308
                                    

Asya mutfakta titreyen Helin'i aklından atamadan omuzlarındaki dayısının koluyla evin merdivenlerini arşınlıyorlardı. Ömer her zaman ki hali kadar rahat davranırken aklından binlerce düşünce gelip geçiyordu misafir çocuğu gibi.

"Dayı geleceğinden hiç söz etmemiştin," dediğinde Süleyman'ın kendine kaşlarını kaldırarak baktığını fark etti.

"İnsan yeğeninin evine gelirken müsade mi alır, Asya?" Süleyman işin aslını astarını iyice bildiğinden Asya'nın hakikaten habersiz oluşunu bizzat Ömer'den duymuş ve Allah biliyor ya içine bir ferahlık çökmüştü. Koca Yusuf'u ve Sare anayı Ankara'da gördüğünde onların hayatı hiç incitmeden yaşadıklarını, evlatlarına şu yaşlı hallerinde bile maddi manevi destek olduklarını görerek imrenmişti. Ömer'in üstü kapalı 'hayırlı bir iş' demesiyle ondaki farklı tavırları sereserpe öğrenene dek ağzındaki lafları bir güzel almış, aldıktan sonrada rahatlamıştı.

"Yok müsade değil de," dedi Asya ayağından çıkardığı ayakkabıları ayakkabılığa dizerken, "dayım haber verirdi hep."

"Süleyman ağabeyi aradım ben. Sana da sürpriz oldu fena mı işte."

Onlar konuşarak salona girdiğinde, Helin mutfakta bulunduğu iskemlenin üzerinde küt küt atan kalbinin sesini amcası, yahut Ömer işiteceklerde neden bu kadar şiddetle delirdiğini anlayacaklar diye üzerine perdelediği elleriyle tirtir titriyordu.

"Nasılsın Asya, iyi misin güzelim?" Ömer oturduğu koltukta yeğeninin halini hatrını sorarken evde onun için delice çarpan kalpten bir haberdi.

Bir tohum düştü Helin'in kurumuş, yarıklarla dolu toprağına, tohumun üzerine bir damla yağmur indi mavi denizden, tohum çatladı, içinden ufak bir filiz fırladı kuru toprağın içine ve işte mavi deniz durmaksızın suladı yarıklarla dolu topraklarını. O içerde pare pare olurken salonda Asya'nın hem sevinci, hem binlerce tedirginliği vardı.

"İyiyim dayı çok şükür. Sen nasılsın? Anneannem ve dedem nasıllar?"

"İyiler yeğenim. Çok selamları var. Sizi bekliyorlar bir daha ki sefere. El öpmeye de gelemediler diye söylenip duruyor annem."

Asya'nın fiziksel anlamda rahatladığı en iyi yer ve mekan Sare ananın kolları, onun ağzından duyduğu dualar, öğütlerdi. Huzuru bolca yakalamış olan sayılı aile, sayılı hane sayılı kişilerdendiler Koca Yusuf'un evlatları, eşi. Maddiyattan ziyade maneviyat, görsellikteki bitmek bilmeyen sancılar yerine duygular, konuşmak yerine dinlemek, saklamak yerine ikram etmek, çok yemek yerine ailecek yemekte bulmuşlardı huzuru.

Süleyman sohbet eden ikiliye göz gezdirdikten sonra, "Helin nerede Asya?" dedi.

"Mutfakta, su içiyordu." Yalan değildi ya sonuçta içmesi için bir bardak su bırakmıştı masanın üzerine.

Geçmişte hep duyduğu Süleyman'ın sesiyle içine doğan gökkuşağının ardından masmavi bir anka havalanır, havalandığı gibi konuverirdi yüreciğinin tepesine. Şimdi içerde tirtir titremekte olan geçmişteki Asya'nın bir yansımasının daha şiddetli versiyonda can bulan haliydi. Berfin ise daha karmaşık olanı, daha zor olanı isteyerek gönlüne harlı bir sevda ateşi yakmıştı bilmeden. Burak'ın hayat görüşünde en büyük rolü oynayan annesi ve ablasının dik duruşu, merhametleri, bir kadına yakışan kibarlık, zarafet, bilgelik en çokta hayata karşı olan azimli halleriyle hayranlık uyandırıyorlardı. Bir erkeğe göre fazla bakımlı, giydiklerine dikkat eden ve uzun, sekteye uğramayan konuşmalarıyla birçok kişiyi kendine hayran bırakıyordu. Eh, Berfin'de diğer birçok kadın gibi yaptığı o uzun konuşmalara Ankara'da rast gelmiş, onun o güzel sesinden dökülen cümlelere aşık olmuştu daha ilk dakikadan. Berfin içinde büyümekte olan filize çaydanlıkta kaynattığı suları dökmek ve tamamen kurtulmak istese bile her gördüğünde farklı bir noktasıyla içindeki filiz büyüdükçe büyümüş ciğerlerine sığmaz olmuştu nefesi. Burak ise onun aksine hiçbir zaman bu ilgiden haberdar olmadığı gibi hiçbir zaman da Berfin'e karşı bir duygu yoğunluğu beslememişti. Realist bir adamdı ve hayatına almak istediği kadını biliyordu.

KAMBUR  [Tamamlandı]Where stories live. Discover now