3.Bölüm

38.7K 1.4K 163
                                    

Gökyüzü yere karışsa,

Yer göklere çıksa,

Bir başına kalsa yalnızlık,

Dilsiz olsa nefesler, dilsiz olsa kalpler,

Korkular toprakla birlikte çekip gitse,

Gözlerden akan damlalar kimseye gözükmeden geri dönse yerine,

Çaresizlik hiç bu kadar deriden gelmese.

Yokluğun kıyılarında dans eden ruhlar, uçurum kenarından süzülen bir avuç toprak gibi suya karışsa.

Kim evvelden yahut evveliyattan bahsetse derinleşen közlenmiş fakat henüz pişmemiş bir kalple karşılaşırdı ki.

İşte Süleyman kendini bilmeksizin pişmiş ve tam olmuş sananlardandı. İrade bu hayatta ki en güçlü kavramken, bundan haberdar olmamak elbette bizzat kendi suçu, en kara bahtsız günahıydı boynuna yılan misali dolanan. Fırat'ın gösterdigi yöne baktığında gördüğü şey; su yeşili gözler, sarı saç, incecik narin bedenli Asya'ydı. Sanki dumura uğramak ve oradan çıkmak arasında kendince bir savaş veriyor gibiydi kulağına fısıldayan şeytanlar. Maruf, Devran, Melis şok olmuş ifedeyle aynı zamanda yüzlerinde asla inanmadıklarının emareleriyle Fırat'a baktılar kısa bir an. Süleyman donakalmış vaziyette kulağında çınlayan uğultuların, kalbine zarar kadının, çehresine dokunan mehtabın altında ışıldayan kadına yüreğindeki ince sızlamayla baktı. Öyle delirmiş, öyle hırçınca kamçılanan bir ruha sahipti ki kollarıyla bu kadını çepeçevre sarıp ona değen tüm bakışlardan intikamını almak istiyordu. Devran'ın sağ kolu Asya'yı kilolu bedeninin arkasına saklamak istercesine onu bunca gözün odağından arkasına çekti:

"Kızlar siz arabaya geçin."  Melis hemen onayladığını belli ederek Asya'yı kolundan tutup henüz kapıları açık olan arabaya yönlendirdi.

Fırat bütün gerçeği kimi yaktığını bilmeksizin ortaya savurdu: "O benim öz bacım. Anam onu bizden saklamış. Nasıl ben bilmem, ama öyle."

Asya bu durumu asla kabul etmediğinden arkasındaki olaylara bakmaksızın arabaya doğru yürümeye devam etti. Şu anda dilediği tek şey evine dönebilmek, ait olduğu nefes aldığı ve dahi kendini sarsılmaz şekilde seven anne, babasının kollarına bırakmaktı.

Süleyman ihtimallerin eşiğinde olmanın, kendisine verilen ümidin ipini tutmak konusunda sabırsız bir vaziyete bürünmüş, şeker bekleyen, mızmız oğlan çoklarından farksızdı. Kızların ardından arabaya dönen Devran, elini Asya'nın omzuna attı, fakat bir el silah sesi duyuldu. Süleyman havaya asılı kalan elini indirip, Devran'a yöneltti ve kendinden geçmiş bir vaziyette: "Elini ondan çek, Devran!" gözlerinde sanki düşmanına bakarmış gibi bir ifade vardı. Gitgide kararan bakışları tutkulu bir şekilde meydana çıkıyor, gözlerini bir an bile kırpmadan odağından ayıramıyordu.

Maruf, pek tabii bu durum karşısında ne vaziyete bürüneceğini bilmesede, ikisinin arasında kalan yaklaşık beş metrelik alanın ortasında durdu: "Kayınço, o benim kardeşim. O silahı indir, ortada bir yanlış var. İki aile birbirine düğün günü düşman kesilmesin."

Süleyman beyninde dönenlere engel olmak şöyle dursun, daha da çetrefilli bir hale getiriyordu her şeyi. Asya arkasını döndüğü adamın yanına sert ve öfkeli adımlarla yürürken karadenizin hırçın dalgaları gözlerinden taşıyor, taştıkça gemileri tarumar etmekten de çekinmiyordu adımları. Kimse ne olduğunu anlamamıştı ancak o, yerde yatan Fırat'ın suratına sağ ayağıyla üst üste iki tekme atmayı başardığında ne denli hırsa büründüğünü bizzat izleyerek gördüler. Bu hareketine az evvel tekmelerini Fırat'ın karnına indiren adam dahil olmak üzere herkesi çelimsiz halinin aksine dişi bir kurt gibi yahut iri pençeli bir dişi aslanı aratmayan yırtıcılığıyla şaşırtmıştı. Yerde süs bitkisiymiş ve artık mevsimi geçmiş bitki olmaktan çıkmak isteyen Kübra bir anda ayağa kalkıp sanki gücü yetecekmiş gibi Asya'nın önüne geçmeye ve dahası ona vurmaya kalktığında, daha fazlasını yapabilecekken sağ kolunu boynuna dolayıp nefessiz bıraktı: "Sizin boktan aşkınız benim s.."  Maruf abinin burada olduğunu hatırlayınca küfretmemeye karar verip: "Sizin boktan aşkınızla ilgilenmiyorum." Bütün bunlar neredeyse beş saniyede yaşanmıştı. Devran koşarak Asya'yı bu kargaşa içinden çıkarmak amacıyla kolundan tuttuğunda Kübra'yı yere doğru iterek serberst bırakan Asya, kendini yönlendiren arkadaşıyla birlikte tekrar arabaya yöneldi.

KAMBUR  [Tamamlandı]Onde as histórias ganham vida. Descobre agora