BÖLÜM-43 🇹🇷 ⠀ ོ

2.8K 215 115
                                    

Önceki bölümden:

"Belki birbirimizin olamayız ama. Gönlümün ilki ve sonu sen olacaksın Fırat..."

Fısıltıyla bir kaç söz dilimden döküldükten sonra ondan uzaklaşıp bir kalem ve kağıt bulup gece lambasının ışığında bir şeyler yazmaya başladım.

Bir kaç gün sonra

Fırat'tan

Sabah uyandığımda Ahsen evde yoktu. Neredeyse üç gün geçti. Yüzünü görmeyi geç ne halde ne yapıyor arayıp soramadım bile. Aslında haklı. Onca söylediğim sözlerden sonra ben olsam bende giderdim...

O kalleş saldırı yüzünden şuan hala hastahanede yatan kardeşlerimin yanındayım. Kaç gündür gözlerime uyku girmiyor. Hasan Tarık'a göre daha iyi durumda. Ailesi ve  nişanlısının ailesi ziyaretine gelmişti.

Bense Tarık'ın kapısının önünde onun  param parça olmuş kana bulanmış kamuflajını elimde tutuyorum...

Onu görmeye kimse gelmedi. Dediği gibi : "Biz Ay'ın karanlık tarafındaydık."

Gözlerim bağlı olduğu solunum cihazına kaydığında ondan bir tepki bekliyordum. İç sesim kendi kendine onunla konuşuyordu.

"Uyan aslanım. Uyan ki intikamımız beraber olsun deli kurt!"

Hastahane koridorunun bir ucunda bizim tim göründü. Yusuf,Salih, Yiğit ve Ömer.

Onlarda aynı benim gibi bir umut bekliyordu. Gözlerim camlardan içeride ölümle pençeleşen kardeşime kaydı.

Ona d almış dikkatle bakarken sağ el parmağının oynadığını gördüm. Gözlerim fal taşı gibi açılırken hızla kapıyı açıp yasak olsada içeri girdim.

"Tarık,aslan parçası!"

Can kardeşimin elini tuttuğumda bumbuzdu. Birden bütün bedeni zangır zangır titremeye başladı.

Bizimkiler kapının önünde doktor yokmu diye bağırırken ben Tarık'a dehşetle bakıyordum.

"Tarık. Aslınım kendine gel Tarık!"

Sarsıntısının etkisiyle bedeninde açılan yaralara atılan dikişlerde patlamıştı. Doktor içeriye girip hızla Tarık ile ilgilenmeye başladı.

"Kriz geçiriyor lütfen siz dışarı çıkın!"

Hemşireler bizi zar zor dışarı çıkarırken doktorun son dedikleriyle kanım dondu.

"Nabız yok kalp masajı yapacağım acele şok cihazını hazırla!"

İçimden bütün hastahaneyi yıkacak bir küreme çıktı sanki. Öyle bir bağırdım ki. Sonra öfkeyle ellerimi duvara geçirdim. Kudurmuş gibi kinimin ve öfkemin dilime doladığı tek isim Çetin'di.

"Çetin akmaz! Çetin akmaz..."

Yiğit yere çökmüş başını ellerinin arasında yoğuruyordu.  Onu kollarından tutup sertçe kaldırdım ayağa.

"Bana bak!"

Yiğit ağlıyordu. Bu beni daha da öfkelendirirken daha yüksek seste bağırdım:

"Bak lan!"

Ağzından çıkan bir hıçkırıkla beraber:

"Komutanım..."

"Kes!"

Yiğit'i bırakıp işaret parmağımı diğerlerine doğrulttum:

"Bana bakın! Eğer bir damla göz yaşı döken olursa yakarım sizi! "

Kara Kartal🇹🇷⠀ ོWhere stories live. Discover now