Bölüm 30: Beni Bırakma !

6.6K 319 25
                                    

HALOOOO

Ha puuuu Emine sana elli senedir bir bölüm yazıp da atamadın, derseniz haklısınız fjsdlfjsdjf 

Sıcaktan, beynim aktı sanırım fkljdsjfsd bi türlü yazamadım fjsdlfjds

Neyse, olmuştur inşallah bölüm daha tekrardan gözden geçirmedim bile fkjsdlfsd

Medyadaki şarkıyı her dinlediğimde aklıma, Söz Bahar ölümü geliyo slkgjdsjgsfd Yazarken aklıma birden bu şarkı geldi, dinleyin derim lfdsljfdsj

Bu arada iyisinizdir umarım :)))

İyi Okumalar dilerim !

"Hazan !" Selim'in dehşet dolu sesi Hazan'ın kulaklarına dolduğunda yalvaran bakışlarıyla adama baktı. "Kurtar onu Selim, ne olur !" Selim, dört senedir o sarsılmaz görüntüsüne hayran olduğu kadının bu haline şaşkınlık ve üzüntüyle bakıyordu. "Hazan, sakin ol bir bakalım..." Sedye de yatan adamı muayene etmeye başladığında kim olduğuna dair sonsuz bir merak duymuştu. "Kim bu adam, Hazan ?"

"Her şeyim..." Hazan'ın dudaklarının arasından istemsizce dökülmüştü kelimeler ama umursamadı. Ali Asaf onun her şeyiydi, oğlunun babasıydı. Kendisinden ayrı olmasına katlanabilirdi ama onsuz bir dünyaya katlanamazdı. "Ali Asaf!" Alp'in sesi bütün koridorda yankılanırken gözlerini kapattı Hazan, derin bir nefes aldı. Göz yaşlarını sildi; sedyede yatan adamın alnına, ellerine öpücükler kondurdu. Doktor Hazan kimliğine büründü. "Ali Asaf Demir, 32 yaşında, araba çarpması, yolda bir kez kalbi durmuş; oksijen takviyesi yaptık. Beyninde ödem oluşmasından şüpheleniyorum. İç kanaması var, ameliyata almam gerekiyor ama önce tomografiye gitmeli; ameliyatı aynı anda yapacağız." Selim'e doğru konuştuğunda adamın şaşkınlıkla kendisine baktığını gördü. "Ve Selim, onu kurtaracağız." Müdahale odasından çıkıp kendisini koridora attığında koridorun bir ucunda gördüğü Alp, Ela ve Alparslan Tuna'yla derin bir nefes aldı. "Hazan !" Alp'in sesini duyduğunda hızlı adımlarla babası gibi gördüğü adamın kollarına koştu. "Baba !"

"Kızım...Ali nasıl ?" kollarıyla Hazan'ı sıkıca sararken, kızın hıçkırarak ağlamasına ayrı içi gidiyordu. "Ameliyata alacağız, nasıl oldu baba ?"

"Bilmiyoruz, aniden oldu. Arabayı getirmeye gitmişti." Gözü Ela'nın elini sıkı sıkı tutmuş donuk bir şekilde bakan oğluna kaydığında derin bir nefes aldı. "Alparslan..." oğlunun önünde diz çökerken, bir an gördüğü donukluktan korktu ve bir kere daha şaşkınlıkla doldu içi. Sanki karşısında Ali Asaf vardı. "Alparslan, baban iyi olacak oğlum..." oğlunun gözlerinde ufak bir parıldama gördüğünde derin bir nefes aldı. "Sen kurtarırsın değil mi anne ? O daha yeni geldi, gitmez değil mi ?" Kendisini gülümsemeye zorlayarak kafasını iki yana salladı. "Sakın korkma annem, o bizi bırakmaz tamam mı ?" Alparslan Tuna rahatlamış bir şekilde kafa sallayarak annesinin boynuna sıkıca sarıldı. Annesi bir kahramandı, babasını da kurtaracaktı. "Sen babamın da benimde kahramanısın anne !" Oğlunun kahramanıydı biliyordu, defalarca ağzından duymuştu bunu. Peki Ali Asaf'ın ? Onunda kahramanı olabilir miydi ? Kurtarabilir miydi sevdiği adamı ? Gerekirse kendi kalbini söker ona takardı, yine de izin vermezdi gitmesine. Ali Asaf'ı öylece ölümün kollarına asla bırakmazdı. Ya bu hikayeye Ali Asaf'la devam ederdi, ya da devam etmezdi. Bencillikse bencillikti; intiharsa intihar, saplantıysa saplantı...Kim ne derse desindi adına, Ali Asaf'ın nefes almadığı dünya; dünya değildi Hazan'a. Dört senedir tutunduğu tek dal Ali Asaf'ı bir gün görme ihtimaliydi, görebileceğini bilme ihtimaliydi. Onu göremeyeceğini bildiği bir hayat süremezdi Hazan, bunu oğlu için bile yapamazdı. Allah kaldıramayacağı yük vermezdi insana, bu Hazan'ın kaldıramayacağı bir yüktü. Kendisini yiyip bitiren, nefesini kesen, kalbini kanatan...İhtimali bile öldüren bir yüktü.

HAZAN VAKTİWhere stories live. Discover now