Bölüm 28: Kabullenişler ve Vazgeçişler

6.8K 336 58
                                    

HELLOOOO BEN GELDİM !

UMARIM SÜPER, HARİKA, MUHTEŞEMSİNİZDİR DOSTLAR !

Bu bölüm çok küfür yiceğimi hissediyorum fklsdfjsdfj 

Çok hoşuma kaçan bi bölüm olmadı ama sizi çok beklettim ve yarın çok süprayz bir şey gelebilir lsfkdfskfkdsld

Neyse İyi Okumalar :)

Hayat; kabullenişler ve vazgeçişlerden ibaretti. Hazan, önce ailesinin onu terk ettiğini kabullenmişti; yine de onlardan vazgeçememişti içten içe...Onları gördüğü zaman hayattan okkalı bir tokat yemiş gibi sarsılmış ve vazgeçmişti. Sonra düştüğü yerlerden hep kabullenerek kalkmıştı ama asla vazgeçecek kadar bel bağlamamıştı bir şeye. Sonra Ali Asaf...Hayatının en güzel kabullenişiydi. Onun hiç gelmeyecek birini beklemesini kabullenmişti ama ümit etmekten vazgeçememişti. Ne kadar kabullense de her bakışında yüreğinde çiçekler açtıran adamdan vazgeçememişti. Kendisini yaksa da, yıksa da, öldürse de, bir yudum sevgiye muhtaç etse de; vazgeçememişti. Hayatının dört yılını ondan uzakta geçirirken de vazgeçememişti. Ali Asaf Demir, Hazan'ın en güzel vazgeçemeyişiydi.

Şimdi asırlar geçse de, paramparça olsa da vazgeçemediği adam karşısında dururken; güven veren elleri yüzünü tutarken, kendisinden bir şans dilenirken...Hatta evlenme teklifi ederken ! Kendinde cevap verebilecek gücü nasıl bulacaktı ?

"Asaf..." huzurla gözlerini yumuşuna şahit oldu adamın. Huzurla doldu Hazan'da.

"Hayal..." sanki bir mucizeymiş gibi adamın dudaklarının arasından dökülen ismine şahit oldu. Mucize gibi hissetti Hazan'da.

"Seni affedemem..." ve adamın yıkılışına şahit oldu. Yıkıldı Hazan'da. Belki de Ali Asaf'ın her yıkılışında Hazan bin kere yıkıldı.

Yapamadı, yine de. Affetmek için her bir hücresi titrese de yapamadı Hazan. İnanmadığından da değildi, zaten Ali Asaf ona öyle baktığı için aylarca onun peşinde koşmamış mıydı ?

Sevgisine inanmamak değildi bu. İçinde o kadar kırık, yıkık dökük, harabeydi ki Hazan. O kadar acıyordu ki canı, Ali Asaf'ın yüzüne her baktığında acısı gün yüzüne çıkıyordu.

Bir adım uzaklaştı Ali Asaf'tan. Kolları iki yana düşen adamın, dalgalanan mavi gözlerine baktı uzun uzun. "İnanıyorum sana..." derin bir nefes aldı Hazan, adamın kokusunu ciğerlerine doldurmasını sağlayacak kadar derindi nefes. "Belki aşk, belki sevgi bilmiyorum...Ama Asaf, seni affedemem ben. Affedemem bana aşıksın diye ! Bundan sonra mutlu olacağız sözüne güvenemem ki ! Çok söz verdin sen bana, bak hangisini tuttun ?" yenilmişlikle kafa sallayan adama yine kıyamadı. "Bizim bir oğlumuz var. Ona göre davranmalıyız...Sana hala çok aşığım Asaf. Sonum olacak bu aşk biliyorum. Ama senin bile iyileştiremeyeceğin yararların var bende !" histerik bir kıkırtı koptu dudaklarından. "Sana ne zaman aşık olduğumu söylesem, gidip Melis'ten özür dilediğini biliyorum Asaf. Herkese ben ona aşık değilim diye haykırdığını biliyorum. Söylesene Asaf, kaç kere dizlerimde onun için ağladın ? O gece..." ikisi de irkildi. "Yemin ederim ona olan sevgini anlatırken, özlemini anlatırken bir saniye kıskanmadım. Melis'i kıskanamam ki ben ! O da seni sevdi, sen de onu ! Sadece ona bakarken ki gülüşlerini kıskandım ben ! Bir kere gözlerinin içi gülmedi bana, sonsuz bir mutlulukla bakmadın. Çok içten güldün bana Asaf...Ama hep bir hüzün, bir karmaşa vardı gözlerinde..." Ali Asaf, yutkunmakta zorluk çekti. "Sen...Nasıl ?" burukça gülümsedi Hazan. "Nasıl biliyorum değil mi ? Ben hep oradaydım çünkü Ali ! Sen beni hiç fark etmedin ki !" ufak bir kıkırtı koptu dudaklarından. "Şimdi söyle Ali Asaf Demir, sana bir şans daha nasıl vereyim ? Her seferinde sevmediğini haykırdığın dudaklarında nasıl hayat bulayım ? Hüzünle bakan gözlerine nasıl doya doya bakayım ? Bana her yaklaştığında toprağa vurduğun ellerini nasıl tutayım Asaf ? Nasıl yapayım söylesene !?" Ne diyecek kelimesi kalmıştı Ali Asaf'ın, ne daha Hazan'ın haklılığını duyabilecek dermanı...

HAZAN VAKTİOnde histórias criam vida. Descubra agora