fıttıruçini alfredo

1.2K 130 34
                                    

"Taehyung, hesabı ödemek istediğinden emin misin? Bölüşebiliriz. Oldukça pahalı bir yere benziyor burası."

Taehyung önemli değil gibi elini salladı. Yüzünde kendinden emin bir ifade vardı. "Çok kibarsın Nayeon ama eski Taehyung değilim artık. Bu terfi tüm hayatımı değiştirdi." diyen Taehyung oturdukları masadaki beyaz kumaşı bacaklarına serdi. Zengin insanlar böyle yapardı değil mi? Oldukça pahalı bir İtalyan restoranına gelmişlerdi sonuçta.

Dört kişi en sofistike kıyafetlerini giyinmiş bir şekilde masadaki otururken Jimin üstünü düzeltti. Taehyung onu yemeğe çıkaracağını, bu yüzden güzel bir şeyler giymesini söylemişti. Jimin pofuduk ceketini giymiş ve aynı şekilde pofuduk olan bir şapkayla görünümünü tamamlamıştı. Bugünkü stilini eskimolardan esinlenerek oluşturmuştu. (Geçen gece izlediği belgeselden dolayıydı hepsi.)

Taehyung'un yanında otururken masadaki tuzluğu ve biberliği önüne çekmiş, karabiberi kokladığında hapşurmuş fakat yine de merakına yenik düşmüştü. Önündeki boş tabağa bonkör bir şekilde ikisinden de döktükten sonra işaret parmağını önce ağzına götürüp ıslatmış, sonra da tuz ve karabiber karışımına daldırmıştı.

Bu sırada grubumuza yeni katılan genç, maalesef adını daha bilmiyoruz, Jimin'i meraklı gözlerle izliyordu. "Bu kim?" diye işaret parmağıyla karşısında oturan bedeni gösterip sorarken nihayet pembe saçlı çocuğun dikkatini çekebilmişti.

Jimin parmağını dudakları arasından bir şapırtı sesiyle çektikten sonra el sıkışmak için gence doğru uzattı. "Park Taehyung'un sevgilisi Jimin." dedikten sonra gözleri kısılacak şekilde gülmüştü. Genç kendine uzatılan ele bakmıştı bir süre. Daha birkaç dakika önce Jimin parmaklarını emiyordu, elini sıkmalı mıydı? Genç kendi kendine omuzlarını kaldırıp indirdikten sonra ona uzatılan eli sıktı. Jimin'in gülümsemesi daha da büyürken tuzluğu gence doğru tuttu. "İster misin?" Genç onu kibar bir şekilde reddettikten sonra el sıkıştıkları için ıslak olan elini pantolonuna sildi.

Bu sırada ise Nayeon olanları dehşet olmuş bir ifadeyle izliyordu. Aralarından biri bile mi normal olmazdı? Burada ne aradığını sorguladı bir an için, fakat önünden geçen garsonun taşıdığı tepsideki yemeklerin kokusu burnuna dolunca neden geldiğini bir daha hatırladı. Bedava yemek gibisi yoktu.

Taehyung bir süre bir şeyler düşünüyormuş gibi gence baktıktan sonra "Sahi, asıl sen kimsin?" diye sordu.

O sırada Taehyung'un sorusunu cevaplamak için ağzını aralayan genç bir anda çalmaya başlayan yüksek müziğe rağmen adını söylediğinde kimse onu duymadı, sadece dudak hareketlerini seçebildi.

Taehyung umursamaz bir şekilde omzunu indirip kaldırırken adını öğrenmesem de olur diye düşündü. O sırada siparişlerini almak için masaya gelen garsona bakışlarını çevirdiler. Jimin adamda neden o İtalyan bıyıklarının olmadığını sorguluyordu kendi içinde. Tüm İtalyanların bıyıkları olduğunu sanıyordu oysa ki. Yoksa Fransızlar mı bıyıklı olanlardı?

"Ne alırdınız?" diye soran garson önlerine menüleri koyduktan sonra elindeki not defterine siparişleri geçirmek için eski yerine döndü. Taehyung dışında herkes önlerindeki menüye göz gezdirirken, ki bunlardan biri okuma bile bilmeyen Jimin'di, Taehyung üstündeki gömleğin yakalarını düzeltti. Birkaç aylık maaşını yatırdığı bu gömlek sahip olduğu tek 'klas' parçaydı.

"Ben fıttıruçini alfredo ve en yıllanmış şarabınızdan alırım. Siz ne istersiniz, Nayeon? Jimin?"

Kendinden emin bir şekilde söylemesine karşın yemeğin adını yanlış söylemesi garsonun gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmasına sebep olmuştu. Masadaki diğer üç bedenin de yemek siparişlerini aldıktan sonra Taehyung son bir kez daha şarap istediğini kesinleştirmek adına konuştu.

fragile love ❆ vminWhere stories live. Discover now