4🔳 "Kahve tutkusu"

En başından başla
                                    

Kahvenin o hoş aroması dilimde ekşimsi bir his bırakırken, alnımdan soğuk soğuk terlediğimi fark ettim. Bu iş, öyle kolayca çözülecek bir şeye benzemiyordu. Masumane yapılan herhangi bir şeyde kusur aramayan bizler, gerçek kusuru nasıl mükemmelde bulabilirdik ki?

***

"Nereye gidiyoruz?"

Müfettişten aldığımı son bilgilerden sonra emniyetten çıkıp işlek caddelerden birine geldiğimizde o önde ben arkada gidiyorduk. Hızlı adımlarına yetişmek için hafif koşmam gerekiyordu. Polis botlarımın gıcırtısı, her attığım adımda ses çıkaran silahım ve hafif de sakarlığımdan ötürü bir hayli ses yapıyordum. Onun isteği essiz bir yürüyüşse şayet bu benimle birlikte biraz zor olacak gibi görünüyordu.

Benden gelen devasa seslere daha fazla katlanamamış olsa gerek ki aniden durdu. Hızla arkasını dönüp çizmelerimden başlayarak şapkama kadar süzdü beni.

"Katille horon tepmeye gitmiyoruz, sen yanlış anladın mevzuyu."

Yüzümü buruşturarak ona bakarken çevik bir hareketle şapkamı çıkardı.

"Onu yakalamaya geldiğimizi bir de ilan geçseydin bari."

Neden bahsediyor bu? Ne demek istediğini anlamaya çalışarak ona bakarken işaret parmağı ile çizmelerimi, silahımı ve polis armamı gösterdi.

"Soyun."

"Ne!"

"Yani şu üçünü çıkar demek istiyorum."

Tedirgin bir şekilde şapkam ve silahımı çantama koydum. Çizmeleri çıkarırsam ayakkabı yoktu yanımda. Ben de ayaklarımı birbirine sürtmeden yürümeye çalıştım.

"Armanı da çıkar, ayrıca şu boynunda sallanan polis kartını da."

Önden yürümeye devam ederken tek tek dediklerini çıkarıyordum. İlk defa bir ekiple çalışıyordum ki, bu ekip çevik kuvvet ya da özel harekâttan oluşan anlamlı bir grup değil, bir hırsız ve acemi bir polisten oluşan ikiliydi. Böyle bir takımda hazırlıksız olmam doğal değil miydi?

"İyi de tüm bunlar çıksa da yine de anlaşılırım Üzerimde üniforma varken anlaşılmamam işten bile değil."

Durmadı. Yürümeye devam ederken "Gerçek bir polis, polis olduğunu belli etmeyendir," dedi.

"Üzerinde o üniforma varken bile polis olduğunu gizleyebilirsen şayet mesleğin hakkını vermiş olursun."

Cümlesi ile kaşlarım kalktı. Mantıklıydı. O halde polis olduğumu nasıl belli etmeyebilirim?

Yürürken sekmeye başladım. Tıpkı sıradan insanlar gibi. Yani sıradan insanlar yürürken sekebilir, şayet bir polis değillerse. Onun yanında sekerek yürürken garip garip baktı.

"Ne yapıyorsun?"

"Polis olduğumu belli etmemeye çalışıyorum."

Güldü. Alaya alır gibi değil de tıpkı bir çocuğun yaramazlıklarına güler gibi hafif ve sakin.

"Her zamanki gibi davranman yeterli..."

Yeniden öne geçtiğinde "Zaten polise benzer pek bir yanın yok," diye mırıldandı.

Durdum. Arkasından kötü bakışlarla bakarken, ne yaparsam yapayım beğenmeyen bu insanla daha çok işim olduğunu düşündüm. Hem sonuçta neden onun dediklerini yapıyorum ki? O bir yalancı, hırsız, dolandırıcı. Kim ondan övgü duymak ister ki?

Her şeyi bırakıp peşinden koştum ve polise benzeyip benzememle ilgilenmeden normal yürümeye devam ederken yakınlarda olan bir kafeye girdi. Peşinden girdiğimde en köşede olan masaya doğru yürüdü. Masaya ulaştığında sandalyesini çekerek oturdu ve rahatça yayıldı. Ben de karşısına sakince oturup etrafa baktım.

PROFESYONEL  [F•]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin