Bölüm 26: Ölene Kadar

Start from the beginning
                                    

Muzaffer adamın yıkılmış halini gördüğünde omuzuna elini koyup güç vermek istercesine sıktı. "O iyi Ali Asaf...Daha iyi olacak !" Ali Asaf bir şey demeden kafasını sallarken, kendisine düşman olmuş gibi hissediyordu. Her şeye geç kalmıştı; Hazan'a, oğluna, aşkına, hayatına...Şimdi kaybolan yıllarını geri alabilir miydi ?

"Asaf..." Hazan'ın zar zor çıkan sesini duyduğunda hızla ona yöneldi. Ellerini ellerinin arasına aldığında kadının çok sevdiği yeşil gözleri gördü. "Hayal'im..." Hazan'ın dudaklarında istemsizce ufak bir gülümseme oluştu. "Benden nefret etme !" Hazan'ın ağlamaklı ifadesi külçe gibi oturdu adamın boğazına. Hızla reddeder gibi kafasını iki yana salladı. "Senden nefret edebilir miyim ben ?" ufak bir hıçkırık koptu Hazan'ın dudaklarından. "Ağlama kurban olduğum...Senin gözlerinden akan her damla yaşta kahroluyorum ben." Derin bir nefes alıp dolu gözlerle kendisine bakan adama baktı. "Asaf...Alparslan ?"

"Anne !" diyerek kendisine koşan oğlunu hemen kollarına aldı Hazan. "Annem !" yüreği ferahladı bu sahne karşısında Ali Asaf'ın. Çok güzeldi bu sahne; hayallerinden, rüyalarından bile güzel...

"Anne çok korktum !" oğlunun içli içli ağlamasıyla yüreği titredi Hazan'ın. "Korkma annem...İyiyim ben !" gülümseyerek oğluna baktığında uzun zaman sonra gülümsemesini gördüğü kadınla nefesinin kesildiğini hissetti Ali Asaf. Yüzünde umutlu bir tebessüm oluştuğundan bir haberdi. Çalan telefon sesi ortamdaki huzurlu havayı bozarken, Ali Asaf derin bir nefes alarak telefonu açtı. "Ali ! Neredesin sen ? Oğlum delirtecek misin sen beni ? Eşek kadar herif oldun hala çocuk gibisin..." annesinin bağırmasıyla telefonu kulağından uzaklaştıran Ali Asaf, Hazan'ın gülerek kendisine baktığını gördüğünde bir ömür annesinin azarını yiyebileceğini düşündü. Yeter ki Hazan gülsündü !

"Anne, sakin ol bir !" oğlunun sitemli sesiyle telefondaki oğlunu bırakıp kocasına döndü Ela. "Hep sana benziyor bu çocuk ! Bütün vasfı beni delirtmek !" Ali Asaf'ın yüzünde bir sırıtma oluştu, olay yine babasına patlamıştı. "Anne !" Ela kocasını azarlamayı bırakıp telefondaki oğluna döndü. "Ali ne zaman geleceksin ?"

"Ben gelmiyorum annem, siz geliyorsunuz !" Hazan'ın irice açılmış gözlerini gördüğünde keyifle kadına göz kırptı. Hazan'a giden yolda her şey mubahtı. "Oğlum, Muğla sıcağı mı çarptı ? Biz neden geliyoruz ?"

"Gelince göreceksiniz..." diyerek telefonu kapattığında Hazan'ın hala kendisine şaşkınca baktığını gördü. Kadının bu hali onu daha da keyiflendirmişti. O da Hazan'da kendilerine göre haklılardı ama Ali Asaf'ın önce kırdığı kalbi tekrar birleştirmesi gerekiyordu. Bunu da annesi olmadan yapamazdı. "Ali ne yaptın sen ?"

"Yine mi Ali oldum ?" diyerek yüzünü buruşturan adama hayretle baktı. Tek problem buydu da Hazan mı göremiyordu ?

"Cidden Ali Asaf, problem bu mu ?"

"Hadi yine iyisin kaynanan geliyor !" Muzaffer'in eğlenen sesiyle öfkeyle ona baktı Hazan. "Muzo !" omuz silken dostuna yanındaki kırlenti fırlatırken bugün daha ne yaşayabilirdi merak ediyordu !

"Anne ?" oğlunun sesiyle bakışlarını ona çevirdiğinde yine onu unuttuğu için kendisine sıkı bir küfür etti. "Oğlum..."

HAZAN VAKTİWhere stories live. Discover now