₪ Bölüm 2 | What The Fuck Is That?

21.5K 1.4K 837
                                    

Baekhyun'un deliğindeki acının geçmesi gerçekten de iki haftasını almıştı. Ama asıl sorun bacağının çıkardığı zorluklardı. Sehun'a nasıl teşekkür etmesi gerektiğini bilmiyordu çünkü ilk hafta bir çok işini Sehun yapmıştı.

Tek sorun Baekhyun'un baş dönmelerinin ve kusma isteğinin başlaması olmuştu. Ve ikili bunu kolayca kansere bağlamışlardı. Baekhyun'un son 1 ay 1 haftasıydı ve listesinden daha yapılacak 5 tane görevi vardı. Bunları yapmalıydı, kendisine verdiği son söz olarak kabul ediyordu.

Geçen iki hafta içinde bolca televizyon izlemesi - ağırlıklı olarak magazin izlemişti - Chanyeol'un nişan töreninin 1 ay ertelenmesini öğrenmesine yol açmıştı. Açıkçası pek de bir şey hissetmemişti. Nefret, evet belki hissettiği buydu. Bariz bir şekilde tecavüze uğramıştı ve isterse Chanyeol'u polise verebilirdi. Tabiki onun Park Chanyeol olduğunun farkındaydı ama sadece bunu yapmak aklından geçmemiş değildi.

Ve Sehun'dan öğrendiğinde göre - gerçi onun nasıl öğrendiğini bilmiyordu - Luhan Chanyeol'u temelli olarak terk etmişti bu sebeple Chanyeol özellikle şu sıralar fazlasıyla depresifti. Aynı zamanda Chanyeol'un evindeki gitarların sırrını çözmüştü. Tabi ki yine Sehun sayesinde. Daha önceden gitar kursuna gitmiş ve çalmayı öğrenmişti. Ve de Luhan onun gitar çalmasını çok severmiş.

Pekala bazen Baekhyun Sehun'dan korkuyordu. Bu kadar şeyi bilmesi gerçekten olağanüstüydü. Ve bilip de kendisine söylemediği tonlarca şey olduğunu az çok tahmin edebiliyordu Baekhyun.

Eğer olayların arkasına bakarsak Sehun bunları öğrenebilecek kadar yetenekliydi. Yeterli donanımı vardı fakat bu bilgiler onun eline bilgisayardan geçmemişti. Birinci ağızdan dinlemişti. Baekhyun'u eve getirdiği zaman o ne kadar ısrar etse de Luhan'ı bulmaya gitmişti. En yakın arkadaşını bu hale getiren kişiye aynı acıyı tattırması gerekirdi.

Ama her şeyin başında Sehun'un ağlayan insanlara karşı bir zaafı vardı. Ve tesadüfe bakın ki Sehun kapıyı kırarcasına çaldığında Luhan onu kırmızı ıslak gözlerle karşılamıştı. Sehun ona bağırmaya başladığında gözgöze gelmeleriyle dünya durmuştu. Sehun için, bağırmak gereksizdi. O andan itibaren sadece konuşsalar da olurdu.

"Sen kimsin?" Basit bir soruydu ama Sehun belli bir süre düşünmüştü.

"Sabah dövdüğünüz çocuğun arkadaşı" Luhan kaşlarını kaldırdı.

"Ne? İntikam almaya mı geldin?" Luhan'ın sesi konuşurken çatallaştığında Sehun hiçbir şey diyememişti.

"Sen, niye ona vurdun?" Sert olmasını istediği fakat yumuşak çıkan sesiyle sordu Sehun.

Sehun, o günün akşamına kadar Luhan'ı dinlemişti. Ve vardığı sonuç kendisinin aynı durumda kalma gibi bir olasılığı olduğunda Luhan'ın verdiği hasardan daha büyük hasar vereceği olmuştu. Konuşmaları bittiğinde birbirini tanımayan ikili sadece garipçe bakıştılar ve ardından Sehun yerinden kalkıp bir şey söylemeden çekip gitti. Sehun için - onu tanıyanlar bilirdi - aslında bu pek de tuhaf bir davranış değildi.

Baekhyun'un mide bulantıları hızla arttığında ara sıra gerçekleşen baş dönmeleri başlamıştı. Kendini berbat hissetmiyordu, hayır. Bu ağır bir hastalıktan çok mide rahatsızlığı gibiydi. Baekhyun rahatsızca suratını buruşturdu ve kot pantolonunu bacaklarından geçirdi. Bugün doktor randevusu vardı. Hayır, hayır hayır kesinlikle kanserle alakalı bir şeyler yapmayacaktı. Sadece mide bulantılarının sebebini öğrenmek istiyordu o kadar.

Baekhyun her zaman doktorlardan rahatsız olmuştu. Bakışları, davranışları ve hastane ortamı en nefret ettiği şeydi. Hastane olumsuzlukları getirirdi. Ve doktor önündeki kağıtları incelerken Baekhyun terliyen ellerini pantolonuna belli aralıklarla sürtmek dışında bir şey yapamıyordu.

OMG,I'm Pregnant! [#1]Where stories live. Discover now