GİRİŞ

33 1 0
                                    


Savsak adımlarımı misafir eden sokaktaki adım seslerim çölde kalmış bir insanın serap görüyor oluşu gibi çocukluğumdan bir ana gitmeme sebep oldu. Bu sokaktaydım evet ama sanki 20'li yaşlarımda değil de 6'lı yaşlarımda. Bu andaydım ancak sanki dışarıdan bir göz olarak şahitlik ediyordum asfalt üzerindeki kristalimsiliği,parlaklığı, şaşkınca izleyen bana. 6'lı yaşlarım heyecanla annesinin elini çekiştirip yerdeki parlaklığın sebebini sormaya çalışırken 20'li yaşlarım acaba,diyordu. Acaba buralardan cam taşıyan bir araç geçmiş,kaza yapmış olabilir mi? Etrafa savrulan cam parçaları düş kırıklarımın,hayat felsefem sandığım değerlerin,kendimle olan ilişkim de dahil tüm dünyayla kopmuş bağımın somutlaşmış bir örneğini temsil edebilir mi? Kafamı kaldırmaksızın geçtiğim kaç sokak daha olacak,düşüncelerimi susturmaya çalışmakta başarısızlığa ulaşacağım? Tüm sorgulamalarımın,iç çatışmalarımın doğurduğu sorularımı tam da karşımda duran caddeye karşı haykırabilir miydim? Haykırdığımda bir geri dönüt almam mümkün müydü? Belki geri dönüt alamazdım ancak en azından bu caddenin gürültüsü , arkamda bıraktığım sokağın aksine, kontrol edemeyeceğim olaylarla ilgili ihtimalleri ve yolları geliştirmeye eğilimli zihnimin; anımsayıp durduğum tatsız anılarımdan yükselen çığlıklarımın ve hıçkırıklarımın sesini bastırabilirdi.

Cadde boyu yürüyen insanların zihni diğerlerinin gürültüsüne karşı susuyor muydu acaba? Hayır,aslında asıl merak ettiğim: Diğer insanlar da dar ve ıssız sokaklarda,yahut konumları ne olursa olsun,zihinleriyle keşmekeş bir savaşa giriyor muydu benim gibi? Kendini ve insanları düzgünce tanıyabilmeyi-düzgünce tanıyabilmenin mümkün olmadığını söylese de en olabilecek şekilde tanıyabilmeyi- gözü dolduracak cinsten hedefler koyup o hedef doğrultusunda ilerleyebilmeyi benimsemek gerektiğini bir ben mi düşünüyordum?

Neden ya somurtkan bir mizacı ya da neşeli bir mizacı özümserdi insanlar? Neden yalnızca iyi ya da kötü diyerek etiketlerdi her şeyi? Yalnızca siyah ve beyazı var kabul eden ben de tüm o diğer insanlar gibiyken neden büsbütün gri oluvermiştim? Evrende 'her şeyin' zıttının oluşuyla 'sadece' zıtlıkların oluşu aynı şey miydi? Davranışlara,kişilere,fikirlere...siyah ya da beyaz etiketlerini içgüdüsel olarak mı yapıştırıyordum yoksa bana öğretilen,edinildiren bir davranış mıydı bu?

Yalnızca kötülüğün ya da yalnızca iyiliğin ; büsbütün doğruluğun ya da büsbütün yanlışlığın ; sadece daha önceden belirlenmiş etiklerin ya da ayıpların olduğu yargılarını özümseyemediğimi,tüm bunlarla huzurlu bir hayatı devam ettiremeyeceğimi kabul ettiğim 18 yaşımdan beri girdiğim bu buhranlı zihin düğümlenmesini çözecek olan şeyin bir mağaza hopörlerinden duyduğum şarkı sözü olabileceğine ihtimal verir miydim?

''Yapmak istemediğim bir şeyi yaparak başarılı olmak istemiyorum.''

Basit bir cümle gibi duran bu kısım bende o kadar büyük bir yankıya sebep olmuştu ki,yıllardır bir adım atabilmek için toplamaya çalıştığım cesaretimi hafifçe itelemişti adeta. Kabul edemediğim,özümseyemediğim şeylerle yaşamaya çalışırken taktığım maske daha ne kadar durabilirdi ki suratımda? Daha ne kadar kendimden uzaklaşarak yaşayacak,değişen fikirlerimi yok sayıp bastırabilirdim?

Derin bir nefes çektim içime,cesaret kırıntılarım bir araya gelip ilk adımını atmaya çalışırken öğüt verdim kendime:

-Evrende çeşit çeşit renk,sayamayacağın kadar fazla etiket var Yomi. Tam 4 yıldır farklı etiketler edinmeye çalışırken sahiplenebildiğin tek farklı renk gri olmadı mı? Yeni başlangıçlar tanımalı,yeni renkleri bulmalı,kendine farklı renkler katmalı;farklı etiketler takıp takamayacağını keşfetmen gerek: çekinmeden,geri adım atmadan, korkusuzca.

Ve hep etiketlere uygun davranmaya çalışan,kendi kendime beyazlığı direten yanıma yenik düşmekten kaçarcasına koştum bir havalimanına. Etrafımdaki hiçbir insan olmadan,birilerine cici görünme kaygısı duymadan, ben olan beni tanıma vaktiydi artık benim için.Gerçekten bana ait olan etiketleri arayacaktım bir define avcısı gibi ve bulduğum kişilik her nasıl olursa olsun benim için paha biçilemez bir mücevher olacaktı. Ben olacaktım çünkü,tüm yönleriyle keşfedilmiş,saklandığı sandıktan çıkmış olan ben.




Not: İnanılmaz derecede heyecanlıyım. İlk kurgum değil fakat yayınlamaya karar verdiğim ilk kurgu oluşu acemi heyacınını tüm bedenimde hissetmeme sebep oluyor. Fazlasıyla umutlu olduğum bu hikayenin sonunu getirebilirim umarım. Yorumlarınızı eksik etmeyin,teşekkürler.

SEESAWNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ