XII| too good for this world

Start from the beginning
                                    

Tamam. Çok da masum görünmüyordu. Ama kaptanla baş başa kalma isteğinden de uzaktım. Yani... Muhtemelen bu işten vazgeçecektim.

"Kızlarınla kal." Kısa ve net, umursamazdı. Kolumdan tutarak beni kapıya döndürünce kabaca "Yürü." dedi. Beni böyle tutarken yürümemek imkansızdı zaten. Pezevenk karşı bile çıkamadan genelevden ayrıldık.

Dışarıya attığımız ilk adımda kolumu onun elinden kurtarmış ve aramıza birkaç adım mesafe koymuştum. Ormana doğru yürüyorduk. Sık ağaçların arasına girdikçe çevremizdeki insan sayısı da azalmıştı.

Konuşmayacaktım. Eh, az önce verdiğim karar buydu ama o öylesine sessiz ve duyarsızdı ki, kendimi tutmakta başarılı olamadım.

"Seninle gitmek istemedim." diye soludum nefretle.

"Yani?"

Önüne gelen tropik bir ağacın geniş yaprağını çekiştirdi. Ağaçlar sık ve hava boğucuydu. Ama buna rağmen güneş ışınları yeterince buraya ulaşamadığından aynı zamanda serin ve pusluydu. Yürümekte zorlanıyor, ayaklarım sürekli bir şeye takılıyordu. Hayatımın neredeyse tamamı düz betonun üzerinde geçtiğinden buna alışık değildim ama o ise kedi gibi, hiç zorlanmadan adım atabiliyordu.

"Karışmasaydın Adonis' le birlikte-"

"Evet, sikilmeye doğru bir yolculuğa çıkacaktınız."

"Neden umrunda? Yoksa siktiğin fahişelere başkasının dokunmasından hoşlanmıyor musun? Eminim fahişe de kiralıyorsundur kaptan. Sana özel olan orospular aylarca gelmeni bekliyordur."

"Şimdi de kendini fahişe olarak mı görmeye başladın?"

Ayağıma takılan bir dala tekme geçirirken eteğimi tek elimde topladım. Şimdi daha rahat yürüyordum. "Hayır ama senin için öyle olduğum kesin."

"Ne beklediğini anlamıyorum. Olanlara duygusal bir yönden bakıyorsan-"

"Duygusal mı? Endişelenme, bunun tek gecelik bir olay olduğunun farkındayım."

"Öyleyse neden tartışıyorsun?"

Çıldırmamak için derin bir nefes alıp bıraktım. Eğer mümkün olsaydı şu an alev alabilirdim. "Çünkü bana fahişeymişim gibi davrandın. İşini bitirip hiçbir şey söylemeden gittin."

"Umursayacağını düşünmedim."

Düşüncesiz aptal!

O kadar kızmıştım ki cevap bile vermemiştim. Zaten bunu da önemsemedi. Artık gerçekten hayal görmeye başladığımı düşünüyordum. Gelecekteki adam ile onun hiçbir ilgisi yoktu. Şu an yanımda olan adam kalpsizin tekiydi! Belki de kendinden başka kimseyi sevmeyen bir kalpsiz.

Hiç konuşmadık. Konuşmadan yaklaşık iki kilometre kadar yürüdük. Aslında yürüyen oydu. Ben sadece nereye gittiğimizi bilmeden yürümeye çalışıyordum.

Birisinin kendi çabalarıyla yaptığı normal bir banyo büyüklüğündeki ve her an yıkılacakmış gibi görünen kulübeyi gördüğümde rahibe vardığımızı düşünmüştüm. Rahip muhtemelen o kulübedeydi. Ama yaklaştıkça yaşlı adamın kulübenin önündeki bir kayaya yaslanmış bir halde sızdığını gördüm. Elinde boş bir şişe tutuyordu. Bir zamanlar siyah olan cübbesinin rengi solmuş, kirlenmiş ve çeşitli yerleri yırtılmıştı. Berbat görünüyor. Hatta ölmüş bile olabilir, rengi çok solgundu.

Yanına vardığımızda kaptan ayağının ucuyla adamı dürtükledi. Homurdanmış ve ağzından gelen korkunç bir koku anında midemi bulandırmıştı. Bir kez daha dürtüklendiğinde gözlerini aralayarak bize baktı. Şaşırmış ya da meraklı görünmüyordu.

the reaper • zmWhere stories live. Discover now