V| women bring bad luck to the ship

2.1K 241 133
                                    

Bonnie denen erkek görünümlü kadın beni ambardaki kilere götürdü. Götürdüğü sırada da bana bazı bilgiler verdi. Söylediğine göre yemekler burada yapılıyormuş ve bunu duyduğum anda bu insanların nasıl hastalıktan ölmediğini anlayamamıştım. Her yer kirli, dağınık, yemek artıkları etrafta ve içeride garip bir koku var. Sonradan bu kokunun köşeye bırakılmış içi dolu lazımlıktan kaynaklandığını fark ettim. Korkunçtu. Burası, yemek yapılmadan önce detaylıca temizlenmeliydi.

"Buradan hastalık kapmamanız bir mucize." Sesli düşüncemi omuz silkerek karşılık verip bir sandalyeye oturdu ve ayaklarını tezgaha kaldırdı. Kollarını birbirine bağlayıp sert bakışlı gözleriyle beni izlerken burnunu çekti.

"Seni bir kerhaneden mi satın aldı?"

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. "Hayır, ben fahişe değilim."

"Öyle bir tipin var."

Ne diyeceğimi bilemedim.

"Peki ona bacaklarını açtın mı?"

Kaşlarımı çattığımda kan çoktan yanaklarıma vurmuştu. "Hayır, fahişe değilim demiştim."

"Sikişmek için fahişe olmana gerek yok. Her neyse. Zaten burada sıkılmayacağına eminim."

Aklımdan kötü düşünceler geçiyordu ve sormadan edemedim. Her ne kadar kendisini öyle göstermese de o da onlarca korsanın yanında yaşayan bir kadındı. "Burada başına hiç... Kötü bir şey geldi mi?"

Yüzüme baktığı anda neden bahsettiğimi anladığından emindim. Ama anlamamazlıktan gelerek yüzünde soğuk bir tebessüm oluştuğunda birbirine bağladığı kollarını ayırıp kemerindeki kamasını tuttu.

"Denizdeyken insanın başına her türlü bela gelebiliyor. Sen hangisinden bahsediyorsun?"

"Tecavüz." dedim açıkça. Yukarıdaki adamlar hayvanlardan farksızdı.

Neredeyse gülecek gibi oldu. "Bazen rüzgarın hiç esmediği günler olur. Bunu bilir misin? Yapacak bir bok bulamayız. Ama sen ve ben şanslıyız çünkü etrafımızda onlarca sik var."

"İstediğim cevap bu değildi."

"Hayır, aslında sana cevap verdim. O kadar çok sıkılacaksın ki, buradaki siklerle oynamak isteyen sen olacaksın."

"Hiç sanmıyorum." dedim sessizce. O pisliklerin bana yaklaşmasına bile katlanamazdım.

"Burayı temizlememiz lazım."

Etrafıma bakarken oturduğu yerden kalktı. "Senin temizlemen lazım. Bu boklukta işim yok. Sana bir kova su gönderirim."

Arkasına dönüp gideceği sırada "Tek başıma sabaha kadar uğraşmak zorunda kalırım." diye sitem ettim. Durdu ve yavaşça bana döndü. Gözlerindeki katil bakış ürkütücüydü lanet olsun. Yere tükürüp benden bir tepki beklediğinde bile bir şey diyememiştim.

"Ağlak bir orospu olacaksan siktir git."

Ardından beni yalnız bıraktığında çaresizce gözlerimi bu bok yuvasında gezdirdim. Ne yapacağımı ya da nereden başlayacağımı hiç bilmiyordum.

Birkaç dakika orada öylece durup hayatımı sorgularken neredeyse ağlayacaktım ki, birisi geldi. Gelen kişiye baktığımda ise korkuyla iki adım gerilemiştim.

Boyunun iki metreyi geçtiğinden emin olduğum, devasa kaslarıyla birlikte canavardan farksız bir adam gece karası gözlerini bana dikmişti. O büyük ellerinden birisiyle kolayca başımı kavrayıp vücudumdan zorlanmadan ayırabilirdi ve bunu kesinlikle abartmıyordum.

the reaper • zmWhere stories live. Discover now