on yedi

14.4K 1.7K 2.3K
                                    

"Piercingler baya yakıştı sana ya."

"İstiyorsan dokunabilirsin canım."

"Ağzımla dokunabilir miyim?"

"Yuh Jeongin! Sevişme teklif ediyorsun şu an bana."

"Daha önce yapmadık sanki."

"Bak amacın buysa git gönlünü başka yerde eğlendir. Ben namuslu bir kekoyum."

Hyunjin, elleriyle vücudunu örttükten sonra boş yapmayı bırakıp oturduğu yerde kıpırdanmıştı. Jeongin gülüp önündeki kahvenin bardağıyla oynarken arada ona bakıyordu.

"Biz aslında anlaşabiliyoruz. Bunu fark etmiş miydin?"

"Etmemiştim."

"Jeongin."

"Şaka lan şaka. Gül diye."

"Şakaların hiç komik değil."

"Bizim oraların şakası böyle oluyor kusura bakma."

"Önemli değil. Senden hoşlandığım için bunlara katlanabilirim."

Jeongin'in amacı Hyunjin'le uğraşmaktı ama böyle bir cevap aldığında ister istemez gülümsemişti. Önündeki kividen bir yudum alıp arkasına yaslandığında Hyunjin yine susmamıştı.

"Eline çok yakışıyor."

Jeongin, anlamaz gözlerle ona baktığında Hyunjin "Kivi," dedi. "Seninle karşılıklı portakallı oralet de içmeliyiz."

Jeongin kahkaha atarken elini ağzına götürdüğünde Hyunjin, çocuğun elini tutup "Gülüşünü niye kapatıyorsun? Beni bu güzellikten mahrum bırakma," dedi. omg

"Abartma."

"Abartmıyorum."

Jeongin elini çekip saçını düzelttikten sonra masaya gözlerini dikmişti.

"Sen utandın mı?"

"Yo."

Hyunjin, Jeongin'in tatlılığına gülerken kafenin kapısı açılmış ve içeri goethe'ye düşkünler kulübünün elit üyeleri girmişti. Chan, Felix ve Seungmin etrafta oturacak masa ararken Hyunjin ve Jeongin'i gördüklerinde şaşırarak Jeongin'e seslenmişlerdi. Jeongin onları gördüğünde panikten küfür etmişti.

"Hay sikeyim...SELAAAM!"

"Ne yapıyorsunuz burada? Siz ikiniz takılıyor muydunuz?"

"Hyunjin'e Goethe hakkında bir şeyler anlatıyordum. Kulüpte yeni bildiğiniz gibi."

"Anladım. Biz sizi rahatsız etmeyelim o zaman."

Hyunjin "Güzel olur," derken Jeongin "Ne rahatsızlığı saçmalama," deyip gülümsemişti. "Bizimle oturun."

Diğerleri direkt masaya çökerken Hyunjin, Jeongin'e bakıyordu. Jeongin ona baktığını hissettiğinde omuz silkip "Ne yapayım," demişti gözleriyle.

"Siz ne yapıyorsunuz burada? Böyle yerlere gelir miydiniz?"

Jeongin'in sorusunu Felix yanıtlamıştı. "Seungmin bir farklılık yapalım deyince biz de buraya geldik."

"İyi yapmışsınız."

Chan "Ben susadım. Bir şeyler içeceğim," deyip etrafta çağıracak garson ararken Jeongin'in önündeki içeceği görüp "Ay bu ne be böyle," demiş ve ardından ona bakan Jeongin'e sahte bir gülümseme sunmuştu. "Yeşil yeşil."

Hyunjin... Hyunjin içine edilen randevusu yüzünden arkasına yaslanmış sessizce Jeongin'e bakıyordu. Hatta bir Jeongin'e bir arkadaşlarına... Çünkü Jeongin'in onlarla alakası yoktu. Öyleymiş gibi davranmasına sinirleniyordu.

"Yolda gelirken geçen sarı saçlı çocuğu gördünüz mü? Saç boyasını acilen değiştirmeli."

"Gördüüüüm. Rezaletti."

"O değil de Changbin'in bugünki kombini..."

"Hiç sorma..."

"Ne vardı pardon? Çocuk pantalon tişört giymiş."

Hyunjin, muhabbete dahil olduğunda Jeongin yerinde kıpırdanmaya başlamıştı.

"Ayrıca bu çocuk sizin arkadaşınız değil mi? Arkasından konuşmak ne kadar doğru sizce?"

"Sadece kulübümüze üye ve şu an burada değil. Ayrıca canım lütfen, o kombinle ben çöp atmaya çıkarım anca. Gerçi çöpü ben atmıyorum." Seungmin'in sözüne Hyunjin ve Jeongin hariç herkes gülmeye başladığında Hyunjin önündeki kiviyi kafasına dikip Jeongin'e bakmaya başlamıştı.

İkisi de farklı şekilde büyümüştü. İkisinin ortamı da farklıydı. Birbirleriyle hiçbir benzerliği yoktu. Ve şu an dönen muhabbete bakılırsa, Changbin'in gayet normal olan kıyafetini bile eleştiren bu çocuklar, Jeongin'in Hyunjin'le ilişkisini öğrendiğinde çocuğun arkasından neler söylerlerdi...

"Ben yokken benim kıyafetlerimi de eleştiriyor musunuz?"

"Şu kapıdan çıktığın an yapacağımız ilk şey bu olacak."

"Seungmin, bu kadar açık sözlü olmamalısın."

Ve tiki tayfa için yeniden kahkaha tufanı zamanı...

"Siz edebiyattan sanattan bahsedersiniz ama karakterlerinizde en ufak bir insanlık belirtisi göremedim."

"Hyunjinciğim sen biraz alındın sanki. Bu seninle alakalı bir şey değil."

"Umrumda değil."

"Ya aslında ben sanat sanat içindir diyorum ama Chan halk da faydalansın diyor. Bilmiyorum bence saçma."

Sen ne anlatıyorsun Seungmin?

Hyunjin'in sinirlendiği gören Chan ortamı yumuşatmak için gülümsemiş ve masaya biraz daha yaklaşarak "Gömleğin çok güzelmiş Jeongin," deyip çocuğun gömleğine dokunmuştu.

Hyunjin göz devirirken Jeongin, Chan'ın ortamı yumuşatma çabasına gülümseyerek karşılık verip teşekkür etmişti. Arkadaşları gelmeden önceki Jeongin ve şimdiki Jeongin'in farklılığını düşünüyordu Hyunjin. Bu tiplerle arkadaş olmak için hayatı hiç sevmemek falan gerekirdi.

Hyunjin'in kızgın bakışlarla Jeongin'e baktığı beş dakikadan sonra Jeongin hiçbir şey demediğinde Hyunjin kalkıp gitmişti. Jeongin'in bir şeyler yapmasını beklemişti. En azından ağzını açıp bir şey söylemesini... Ama Jeongin sadece bakmıştı. Çaresizce.

Ve o an ikisi de anlamıştı ilişkilerinin oluru olmadığını.


Ve o an ikisi de anlamıştı ilişkilerinin oluru olmadığını

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

chanı kiviye bu ne be yeşil yeşil derken düşünseneze

maraba ーhyunin, minsungWhere stories live. Discover now