Bölüm 5

412 22 1
                                    

Selam arkadaşlar. Öncelikle eğer kitabı çok sevmişler varsa onlardan gerçekten çok çok çok çok özür dilerim. Uzun süredir, gerçekten çok fazla uzun süredir yeni bölüm yayınlayamadım. Sınav haftasıydı. Çok üzgünüm ama bunu telafi etmek için iki bölümü birer gün aralıkla yayınlayacağım. Umarım beğenirsiniz... Tekrar çok özür dilerim.

Ellerimdeki batık camları yavaş yavaş çıkarırken alaycı bir tavırla hayalet görmüş gibi bakan Atacan'a,

''Ne o, kan görmekten mi korkuyorsun?'' dedim ve ağzımın sadece tek kenarını kaldırarak sırıtmaya başladım. 

''Alakası yok.'' Birkaç saniye bana baktıktan sonra sözlerine devam etti. ''Korkuyorum çünkü-'' Sözünü tamamlayamadan Gamze içeri girdi. Atacan Gamze'den iki bez istedi. Gamze çok şaşkın görünüyordu. Daha sonra sakin bir ses tonuyla, 

''Bezi boşver, sargı bezi getir. Daha hijyenik olur.'' dedim ve yüzüme alaycı bir ifade yerleştirdim. Atacan, 

''Dolunay, lütfen şakayı keser misin ?'' dedi.

''Şaka yapmıyorum ki. Ben iyiyim. Bir şeyim yok.''

''Ama kesiklerin çok derin. Nasıl oluyor da iyi olabiliyorsun?'' 

''Bence bunun  cevabını çoktan buldun Atacan.'' 

Lafımı bitirir bitirmez içeri Gamze girdi. Yanıma geldi ve işçten olmayan bir tavırla hızlıca ellerimi sardı. Nedense bunu babama yaranmak için yaptığını düşünüyordum.

Sargı işlemi bittikten sonra Gamze odadan çıktı. Hanife teyzeye seslendiğini duyabiliyordum. Gözlerimi Atacan'a çevirdiğimde ise bana sorgulayıcı bakışlarla baktığını farkettim. Biraz rahatsız olmuştum. 

''Ne oldu yine ?''

''Hiç'' dedi başka tarafa bakmaya başlayarak. Çenesinden tutup kafasını bana doğru çevirdim ve ısrarlı bakışlarla ona bakmaya başladım. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra , 

''Fark etmiyorum sanma.'' dedi. Bilmezlikten gelen bir edayla, 

''Neyi ?'' diye sordum. 

''Hastalığını.'' Duraksadı. ''Giderek de şiddetleniyor.'' 

''Ne ? Ben hasta falan değilim. Görmüyor musun ?''

''Fiziksel olarak değil belki ama...'' 

''Ama ne ?''  Cevabı çok iyi biliyordum ya, neyse. 

''Ruhsal bir hastalığın var ve sen bunu inkar ediyorsun.'' Bana biraz daha yaklaştı. Dizinin altındaki cam kırıklarını umursamıyor gibiydi. Yeşil gözlerini gözlerime dikti. Fısıldayarak ''Ve bu inkar edilebilecek kadar küçük bir şey değil.'' dedi. Nefesi yüzümü okşamıştı. Ben tam bir şey söyleyecekken içeri elinde elektrikli süpürgeyle Hanife teyze girdi. Ama bu adil değildi ! Konuşarak bile bozmaktan korktuğum bu anı elinde süpürgesiyle Hanife teyze bozmuştu. Onu severdim ama bu sefer beni çok gıcık etmişti. 

Hemen kafamı salladım ve kendime geldim. Atacan, 

''Gel biz balkonda oturalım da işini rahat rahat yapsın.'' Hiçbir şey demeden dediğini yaptım. Balkona doğru yürürken nefresini ensemde hissedebiliyordum. Balkon kapısından çıkarken çok dalgın olduğum için kapı eşiğine takıldım. Tam dengemi kaybetmiş, önümdeki balkon demirine kafa atarak girmeyi planlarken o beni tam zamanında belimden yakalamış ve kendine çekti. Bedenim onun arkmda duran bedenine yapışırken kalp atışlarımın hızlanmasına engel olamıyordum. Saçlarımı kokladığını hissediyordum. Yanlış hissediyordum belki, bilmiyorum. Ama bu hoşuma gidiyordu. Nefesi ensemi okşarken nedensizce mutluydum. Uzun zamandan sonra ilk defa bu kadar mutluydum galiba. 

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin