18/ it's your soul that sends signals to my body.

23.2K 2.9K 960
                                    

kendimden hallice ─ sevmiştim
duyduğuma göre ficin taehyung'u bu şarkıyla ağlıyormuş epey

"taehyung," kenarı çatlamış cam kasemin içerisine döktüğü oksidanla, tüpten sıktığı boyayı karıştırırken gözlerini birkaç saniye bana çevirip yeniden uğraşına dönerek bir nevi "efendim?" demişti, sessiz olanından. "saçlarımı da keselim mi?" elindeki fırça yardımıyla karışımı birbirine yedirmeye devam etmiş ve sessiz kalmayı tercih etmişti ve kaldı ki bu durum, sorusuma cevap beklediğim hâlde beklemiyormuşum gibi bir tavır takınmama yol açmıştı.

ben hazırlanırken kapım tek sefer çalınmış, kapıyı aralamama rağmen bir boşlukla karşılaşmıştım. bunu anlamsız bulsam da odama dönerken pencereden rastladığım taehyung'un apartmandan uzaklaşan bedeni; gitme vaktimizin geldiğini fark etmeme neden olmuştu ve koştura koştura ona yetişmeye çalışmıştım. kendi içimde beni çağırış şeklini sorgulamamış, tuhaf bile bulmamıştım zira bunlar tamamıyla bildiğim ve tahmin ettiğim taehyung davranışlarıyla birebirdi.

yol boyunca ne zaman sohbet etmeye girişsem beni bölmüş, ellerini kot pantolonunun ceplerine iliştirerek üşüyormuş gibi kollarını üst bedeniyle bitiştirmiş ve ayakkabılarını izleyerek yürümüştü öylece. ben ise pes etmeksizin laf kalabalığı etmiş, bir bakıma kafasını ütülemiştim izin verdiği boyutta. onun için benim konuşmam bu manaya pek yakındı. bu sebepten bana odaklanmadığına ve anlattığım hiçbir şeyi dinlemediğine emin oluşumdan saçmaladıkça saçmalamış, kendim hakkında tonlarca şey zırvalamıştım. nasılsa dinlemiyordu ve benim gibi birinin ise daima ama daima konuşmaya ihtiyacı olurdu.

markete girdiğimizde bizi huysuzca karşılayan kasiyeri kısık gözlerle süzmüş, muhtemelen bakışlarındaki asla çözemediğim o tehlikeli parıltı ile zavallı kadına kendini büyük bir aptal gibi hissettirmiş; dergilerin olduğu kısma ilerledikten sonra bedenini zemine bırakmış, kirişe yaslanarak oturmuştu. alışveriş yapmaktan hoşlanmadığını, bu yüzden buzdolabını bile jimin'in her ay bir kere doldurduğunu bilirdim. beni orada bekleyeceğini anladığımda alelacele saç boyamı almış, kasiyer kadına tebessüm ederek saçma bir magazin dergisini kurcalayan bedeninin yanına varmıştım.

ince sayfalı kağıtları uzun işaret parmağıyla çevirirken, bolca yayılan mürekkep kokusuna burun kıvırıyor ve yüzünü buruşturuyordu kendi hâlinde. sahiden de böyle bir adamdı o. hâli halliceydi. eğlenecekse, bunu tek başına yapmayı biliyordu. huysuzluğu dahi kendineydi ve tüm bu hisleri yalnızca kendi içine itelemeyi öğrenme sebebi onunla birlikte beni de incitiyordu. yine de güzelliğine aldanmadam edemiyordum. çok tuhaf, çok farklıydı onun parmak izinde gördüklerim. her bir kıvrım ona özeldi, hâli tavrı kendine aitti. kafasının içi; benim nazarımda cennetin ve cehennemin bir keseye atılıp topak vaziyete getirilmiş hâli gibiydi. o dergiyle uğraşırken de aklından geçenlere pek bir yabancıydım. hayatına ne kadar kendimi dolamaya çabalarsam çabalayayım, daima on misli dışarıdaydım ve bu santimlerce bir yorganı; kocaman bir bedene örtmeyi deneyip soğuğun kesilmesini beklemekle birebirdi.

bedenimi gördüğünde, ambalajından çıkardığı dergiyi özenle tekrar yerine yerleştirmiş ve giydiği cekete daha da sarınarak marketin dışına ilerlemişti. yine ve yine benden uzaklaşan sırtını, ensesini ve postallarını görüş açıma alırken; her zaman yaptığım gibi poşeti bileğime geçirip onu takip etmiştim.

bu defa sessizliği ağzımıza bir maske misali gerip, çıt çıkmaksızın bara kadar yürümüştük. birkaç adım ötemde ilerlemişti, yanında yürümeye yeltenmemiştim. sadece arka profilini izlemiştim buruk tebessümüm ve de bileğimde kırmızı iz yapan poşetimle. bara yaklaştıkça, o uzun yolu aştıkça omuzları daha da düşmüştü. başı önünden, ayaklarına inmişti ve vücudu daha düşünceli bir hâl almıştı. belki az biraz da bu sebepten dokunmamıştım ona. zihnini tırmalayan tilkileri olduğunu fark etmemek imkânsızdı zira hırıltılarını birkaç adım beriden duyuyor, kendi içerisinde onları ehlileştirme çabasına tanıklık ediyordum sadece.

disfruto ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin