KK | UMUDU EKSİK ÇOCUK

9.5K 1.6K 843
                                    

"Yenge, Damla şirketin önünde Batularla beraber şu an." Şoför koltuğundaki Ender'in söylediklerine başımı usulca sallayarak cevap verdim. Bizim de Efsan'ın şirketine gitmemize çok bir mesafe kalmamıştı. 

"Herkes yapacağı şeyi biliyor, değil mi?" diye sordum arabadaki diğer dört kadına. Hepsi hızla başını onayladı. 

Onlara bugün yanımda oldukları için içimden sonsuz teşekkürler ederken bacak bacak üzerine atıp biraz da kendimi hazırlamak istedim. Heyecan yapmamam lazımdı, gayet sakin bir şekilde ürkütücü olmalı, Efsan'a karşı elimdekileri ustaca kullanmalıydım.

Dakikalar sonra minibüs şirketin önüne geldiğinde Ender hızla indi ve kapımızı açtı. Arkamızdaki iki araç da durdu ve Batu'nun da içinde bulunduğu arabadan o sırada Damla indi. Batu ona herhangi bir talimat vermiyor, Damla endişe çökmüş gözlerini bizim üzerimizde dolandırıyordu. Onunla göz göze gelmek istemediğim için üzerimdeki siyah kabanın yakasını düzelttip ve topuklu ayakkabılarımın çıkardığı sese karışan diğer dört topuklu ayakkabı sesi eşliğinde şirkete doğru adımlamaya başladım.

Ender hemen arkamızda etrafa göz gezdirerek ilerliyor, hemen arkasında da Batu ve Damla bizi takip ediyordu. 

Kapıdaki güvenlik görevlisi kapının önüne geçip sahte bir tebessümle, "Bir randevunuz var mıydı?" diye sordu. Sanırım benim kim olduğumu biliyordu çünkü yüzündeki o aptal sırıtışın başka bir anlamı olamazdı. 

"Randevuya ihtiyacım yok.Efsan Kervan ile görüşmem gereken bir mesele var ve bunun için randevu alacak değilim." dedim. O küçümseyici bakışlar tekrar belirdiğinde üzerine atlayıp topuklu ayakkabımı gözüne sokmamamak için büyük bir uğraş veriyordum kendimle. 

"Dila Hanım, üzgünüm. Randevusuz içeri alamam sizi."

"İçeri girmek için sizden izin istemedik ki!" diyen Ömür güvenlik görevlisinin omzundan iktirip yolumuzu açtı. Tam bizim önümüze geçecekken Ender, adamı kolundan tutup bizden uzaklaştırdıktan sonra kulağına bir şeyler söyledi. 

Aklıma ilk kasayı açmak için Viyana'daki otelin girişinde Batu'nun güvenlik görevlisine fısıldaması gelmişti. Senaryo aynı şekilde tekerrür etti, adam sertçe yutkundu ve bize kapıyı gösterdi.

 Başımı iki yana salladım çünkü tamamen bir zaman kaybıydı. 

Hep beraber şirkete giriş yaptığımızda herkesin bakışlarının hedefi olduğumu görebiliyordum. Yine de soğukkanlı olmaya çalışıp amacımdan sapmadım. Eminim ki arkamda kalan insanlar sırtıma bakıyor, ufak bir yara görmek için gözlerini dört açıp beni izliyorlardı. 

Bilmiyorum doğru muydu ama ben yaralarımı seviyordum. Beni Dila Karadağ yapan, omuzlarımı geniş, başımı dik tutan o yaralardı. Eğer onları sevmezsem bu dünyada yaşayamazdım. Bunun bilinciyle hiçbir zaman nefretle bakamadım o yaralara çünkü hayatta kalmam gerekti. Almam gereken bir intikam vardı. 

Asansöre binmiş, otuz ikinci kata çıkarken kızlara tekrar ne yapmaları gerektiğini anlattım. Hızlı hareket edip Efsan'ın aklını başından alacaktık. Asansör katta durduktan sonra çalışanların olduğu kolidora giriş yapmıştık. 

Birbirleri arasında geçen konuşmalar kulaklarıma uğultu gibi dolarken kimseyle göz göze gelmemek için saçımı arkaya doğru savurup gözlerimi karşımdaki, hemen sağında, "EFSAN KERVAN" yazan ahşap kapıya dikmiştim. 

Kapı girişindeki sekreter kalabalığı gördüğünde ayağa kalktı.Yüzüne telaşlı bir ifade yayıldığında önümüzde duracakken hemen bir adım sağa kayıp bana engel olmasına izin vermedim. 

KARA KİRAZ | 1 (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now