KK | GEÇ KALINMIŞ SÖZLER

8.6K 1.5K 810
                                    

Bir rüzgar savuruyor saçlarımı. Bir yaprak düşüyor yamacıma, Murat'ı ısıtmak için. Sesler doluyor kulağıma. Bir el dokunuyor soğuktan buz tutmuş koluma.

"Dila, canım ben geldim." Eğer yanlış duymadıysam bu ses Ömür'e ait. "Çok üşümüşsün sen!" Üzerime bir ceket örttü ve benimle beraber diz çöktü.

Hava kararmıştı. Yüzünü tam olarak göremiyordum ama ileride solumda kalan sokak lambası Ömür'ün yüz hatlarını seçebilmem için bana yardımcı oluyordu. Elimde bir avuç toprağı okşarken ruhumun hiçliğinden beslenmiş gözlerimi ona diktim. Baktım ama bir şey görebildim mi, seçebildim mi bilemiyorum.

"Saatler olmuş Dila!" diye sitem etti Ömür. Evet, saatlerdir Murat'ın mezarının yanına uzanıyordum. Bizim aramıza ölçülemeyecek mesafeler koyan bir yığın toprağı okşuyor, benden dinlemesini çok sevdiği o şarkıyı tekrar tekrar onun için söylüyordum.

Miraç gitti. Onu ben benden ettim. Onu ondan ben ettim. Gözlerimin önüne sürekli benden ayrılırkenki o yıkık yüz ifadesi düşüyor ve kalbimde ince fakat yoğun bir sızı beliriyordu. Ne aptaldım öyle! Neler söyledim ona, ne yalanlar dinlettim kalbime. Şimdi yoğun bir pişmanlık duyarken tek istediğim bir an önce eve gitmek ve ondan bir özür dilemekti.

Lakin, Murat'ın yanından da ayrılamıyordum ki. Hafifçe kalkmaya çalışsam sanki dudakları büzülüyor, omuzları düşüyor, gözleri doluyor gibi hissediyordum. Bunca sene sonra onu bulmuşken nasıl gidebilirdim ki zaten?

En acı olan ise, Murat'ın mezarı başında, Murat'ın yanına uzanırken Murat'a Miraç'ı anlatmamdı. Sevdiğim adama, mezarı başında kafamı allak bullak eden ama benim için vazgeçilmez olan adamı anlatmıştım. Ben nasıl bir kadındım böyle?

Ben kimim?

Ben şu an ne uğruna nefes alıyorum?

Ben kimim?

Ben şu an kim için ağlıyorum?

"Hadi, kalkalım da eve gidelim." dedi Ömür. Başını sağa çevirip ayakta saatlerdir bana eve gitmemiz için ısrarlarda bulunan Batu'ya dönüp bir işaret yaptı. İkisi de Murat'ın yanından ayrılamayacağımı anlamakta güçlük çekiyorlardı.

"Ben zaten evimdeyim Ömür." dedim ve gülümsedim. Sol gözümden akan bir damla yaş kuru toprağa akıp Murat'ın yanına düştü.

Ömür uzanıp toprağı sevdiğim iki elimi tuttu. "Çok üşüyorsun. Yarın da beraber geliriz buraya ama şimdi gitmeliyiz." Bir elimi bırakıp soğuktan uyuşmuş yanağıma koydu, hafifçe okşadı. "Hadi güzellik! Lütfen!" diye ekledi.

Başımı iki yana sallayıp diğer yanağımı daha çok gömdüm kuru toprağa. Bacaklarımı karnıma doğru çekip gözlerimi gri taşa sabitledim.

Bir mezar taşı bile yokmuş senelerce. Kim bilir kaç insan üzerine basıp geçmiştir buradan? Kim bilir kaç insan tekme atmıştır bu gri taşa? Kim bilir nasıl canı yanmıştır Murat'ın?

"Batu, gel buraya!" Ömür, ayağa kalkıp benden biraz uzaklaştıktan sonra Batu'ya kısık sesli bir şeyler söyledi. Ardından tekrar yanıma uzanıp gözlerini bana dikti.

"Miraç gitti." diye fısıldadım. Titrek sesim duyuldu mu bilmiyorum ama Ömür, elini kaldırıp saçlarımı okşamaya başlamıştı.

"Biliyorum."

"Benim yüzümden. Onu çok kırdım." Gözlerim toprağa kaydı. "Herkesi çok kırıyorum." diye mırıldandım.

"Neler olduğunu bilmiyorum ama abim kinci bir insan değildir. Geri döndüğünde konuşup halledebilirsiniz meseleleri. Merak etme."

KARA KİRAZ | 1 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin