28. Bölüm: "Davetsiz misafir"

16.7K 1.2K 1.1K
                                    

Selam canlarım!!! Yeni yılınız musmutlu geçsin!! İşte yeni yıl hediyeniz! İyi okumalar...

Fark ettiğim ilk şey koştuğumdu. Koşuyordum. Uzun, yemyeşil bir çimenlikte.

Önümde masmavi bir göl var. Uzun otlarla dolu, çiçeklerle sarmalanmış bir göl. Göle doğru yürüyorum. Yaklaştıkça, yerde piknik yapan iki kişi görüyorum.

"Kayla!" İnce, melodik bir ses adımı söylüyor. Bu sesi bir an tanıyamıyorum. Fakat bir salise sonra, tanıdığımda, içimi bir vicdan azabı kaplıyor. Nasıl olur da onun sesini unuturum?

Annem. O benim annem.

Annem ve babamın yüzüne bakıyorum. Yüzlerinin her santimetrekaresini ezberlemeye çalışıyorum. Bazen onları unuttuğumu düşünüyorum. Onları unutmamalıyım. Neye benzediklerini asla uutmamalıyım.

Onlar kanlı canlı önümde duruyor. Bana sarılıyorlar, onları hissediyorum, tenime değen elleri gerçek.

Ölmüş olabilir miyim? Çünkü bunun başka bir açıklaması olamaz...

Birden ölmüş olmak bana güzel geliyor. Onların yanında olduğum sürece, yaşıyor olup olmamam umrumda değil ki. Onların yanındayım. Güvendeyim. Benim ait olduğum yer burası.

Beni sarıp sarmalarlarken içime bir sıcaklık doluyor. Bir güven duygusu. Yanında ebeveyinlerinin olmasının verdiği o huzur. Benim evim işte tam burası.

Gözyaşlarım göz kapaklarıma doluyor. "Anne, baba! Sizi çok özledim!" Onların beni saran kollarına dokunuyorum. "Sizi ne kadar özlediğimi bilemezsiniz!" Ve artık ağlıyorum.

Annem ve babamın tanıdık sesini kulağımda duyuyorum. Sonsuza dek konuşmalarını istiyorum. Susmalarını istemiyorum. Onları sesini duymayalı ne kadar oluyor kim bilir...

Ama bir anda kulağıma başka bir ses geliyor. Başka birinin sesi. Bu tabloya uymayan bir ses.

"Kayla. Kayla?" Bu kalın, daha hırıltılı olan ses, dikkatimi bozuyor. İçimdeki huzurun yerini yeni bir heyecan alıyor. Kalp atışlarım hızlanıyor. Adeta yanaklarıma kan geliyor. Kendimi daha canlı hissediyorum.

İçimde, sesin geldiğin yere doğru gitmek için büyük bir istek beliriyor. Ama ama hayır... Annemle babama bakıyorum. Benim yerim onların yanı. Onları bırakamam.

Annem her şeyi anlar gibi kafasını iki yana sallıyor. "Hayır Kayla. Senin yerin burası değil. Sen yaşayacaksın."

Kafamı iki yana sallıyorum. Annem yanağıma sıcak bir öpücük konduruyor. Babamın kolları beni sarmalıyor. Bir veda gibi hissettiyor her şey. "Kayla, sen yaşamayı hak ediyorsun hayatım."

"Hayır." diyorum. "Hayır! Sizi bırakmayacağım."

"Bizi bırakmıyorsun ki tatlım." diyor annem. Kalbimin olduğu yerde sıcak, narin elini hissediyorum. "Biz hep seninleyiz. Tam da burada..."

Yavaş yavaş görüntüleri bulanıklaşıyor. Gözlerimden yaşlar akıyor. Bu sırada uzaktan duyduğum o ses daha da belirginleşiyor.

"Kayla?"

Uyandığımda bir çift göz bana bakıyordu.

Gözlerimde birikmiş olan yaşlar, patlar gibi yanaklarıma süzüldü.

"Hey..." Yanaklarımı iki, büyük, sıcak el kapladı. "Ne oldu?"

Kafamı iki yana salladım. Derin nefesler alıyordum. Hala rüyamın etkisindeydim. Onları görmüştüm. Onları bir daha hiç göremeyeceğimi sanarken, orada karşımdalardı. Capcanlı, net, adeta gerçek gibiydiler. Gözlerimi bana bakan telaşlı, güzel adamdan çekerek rüyamda gördüğüm yüzleri unutmamaya çalıştım.

ŞEKİL DEĞİŞTİRENLER: Mühürजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें