BEN KİMSEYE KARIŞMAM, HAYAT FELSEFEM

1K 79 85
                                    


Bölüm Şarkısı : Fleurie - Soldier

221B.'de, alışılmışın dışında bir şekilde, ortama sessizlik hâkimdi. Aslına bakarsanız, yaklaşık iki yıldır bu hâldeydi.

Bu hâlde olmasının sebebine bakınca, son derece normal olduğu düşünülebilirdi. Sonuçta John Watson, ev arkadaşını -hayır- en yakın arkadaşını, dostunu kaybetmişti. Bu durum, bu eve gelmek istememesinin nedenlerinden yalnızca birisiydi.

Sherlock Holmes, John Watson'ın önünde intihar etmiş, hemen öncesinde de kendi notunu bırakmıştı. Bu durum hiçte normal değildi. Ama yaşanılan onca şeye,hissedilen onca duyguya rağmen John Watson devam etmişti.

Kolay olmamıştı, hayır hiç kolay olmamıştı. Ama o bir askerdi. Dahası, o bir doktordu. Ne yapacaktı? Görevi insanların hayatını kurtarmakken, kendi hayatını mı sonlandıracaktı, ki aklından geçmemiş de değildi. O bir doktordu. Lanet olasıca bir doktor. Ama onu kurtaramamıştı işte. Ne bir asker olarak ne de bir doktor olarak... kurtaramamıştı. En değer verdiğini kurtaramayacaksa ne anlamı vardı ki?!

Ama tüm bunlar, tüm bu duygular, geride kalmıştı. John Watson bu duyguların hepsini, söyleyebildiklerini
ve söyleyemediklerini, derinlere gömmüştü ve çıkarmaya hiç niyeti yoktu.

O duyguları tekrardan tatmaya hiç niyeti yoktu. Evet, John Watson, hayata devam ediyordu Sherlock'suz bir şekilde. Hatta hayatında biri bile vardı. Hayata tutunmasını sağlayan kişi, âşık olduğu kişi. Onu unutmasını sağlayan kişi. Mary Morstan.

Unutabilmiş miydi John? Bir bakıma evet. En azından eskisi kadar çok acımıyordu canı. Artık kabullenmişti uğruna yalvardığı son mucizenin gerçekleşmeyeceğini. Artık Sherlock Holmes' un mezarına daha az sıklıkla uğruyordu. Uğradığındaysa yalnız olmuyordu. Mary Morstan ona destek oluyor, elini tutuyordu. Ve bu akşam, her sorunun cevabı alınacaktı. Yapacaktı John. Ve Mary'e o soruyu sormasına kimse engel olamazdı. Her  şey umduğu gibi giderse, bu hayatının en güzel günü olacaktı John Watson'ın.

Uzun zamandır yapmadığı bir şeyi yaptı Watson. Mrs. Hudson'ı ziyaret etti. Onu da hayatında hiç varolmamış  gibi unutmaya çalışmış, onu hiç aramamıştı. Yaptığı şeyin farkındaydı ama yapamazdı. O eve bir daha giremezdi. Bugün ise bir istisnaydı.

Derin bir nefes alarak kapıya yaklaştı ve yazan yazıya baktı: 221B. Yaşadığı tüm o maceralar gözünün önünden geçti. Ve Sherlock Holmes'un cesedi. Kafasını iki yana salladı. Bugün ne onu ne de tüm o acı veren anıları düşünecekti. Daha önemlisi varken olmazdı.

Cebinden anahtarını çıkartıp kapıyı açtı. Belki de sadece kapıyı çalmalıydı. Anahtarını kullanmak doğru olmayabilirdi. Sonuçta, uzun zamandır Mrs. Hudson ile konuşmamıştı. Bu şekilde karşısına çıkmak, şüphesiz kırıcıydı ve sinir bozucuydu.

İçeri girip, kapıyı arkasından kapattı John. Yukarı kata, eski evine, çıkan merdivenlere baktı. Zihnini sesler doldurmaya başladı. Anılar ve sesler...
Gözlerinin dolmasına engel olamadı, olmadı. Mrs. Hudson bir ses duymuş olacak ki, kontrol etmek için kendi dairesinden dışarı çıktı.

***

Mrs. Hudson, çayı ve kurabiyeleri masaya sertçe bırakırken, John konuşmaya nereden başlayacağını düşünüyordu. Sinirli olduğunu görebiliyordu John. Ve haklı olduğunu da biliyordu.

"Şeker kullanmıyorsun, değil mi?"dedi Mrs. Hudson. Kullanmadığını elbette ki
biliyordu. Ama bir yerden başlanması gerekiyordu. Ve doğrusu John Watson'a fazlasıyla kızgındı. Bir bakıma sinirini bu şekilde çıkartıyordu. Unutmuş gibi yaparak.

THE GAME IS OVER// JOHNLOCKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin