61

1K 108 78
                                    

"Çocuklar beni bekleyin! WOOYOUNG KOŞMA DÜŞECEKSİN!"

Seonghwa yetişemediği arkadaşlarına karşı pes etti.

Hepberaber bir alışveriş merkezine gelmişlerdi ve deli gibi alışveriş yapmışlardı. Şimdi ise etrafta yaramaz çocuklar gibi konuşuyorlardı.

Neden mi?

Yunho diğerlerine meydan okuyup kafeye en son ulaşan dondurmaları ısmarlar demesiyle bu kaos başlamıştı.

Herkes canı pahasına koşarken Seonghwa karnından, Hongjoong ise sevgilisine yardım etmek istediğinden dolayı koşmamıştı. Ortamdaki herkes koşarken anıran çocuklara garipser bir şekilde bakıyorlardı ama kimin umrundaydı ki.

Seonghwa yorulup ellerini dizlerine koyarak soluklanmaya başlamıştı. Hesap sevgilisi ve ona kalmıştı ama olsundu.

Zaten yine ne olup ne edip onlara kalacaktı çünkü böyle bir şey olduğunda sona kalan kişi genellikle Wooyoung olurdu ve kabul etmezdi yenilgiyi.

Seonghwa da kıyamaz ve öderdi parayı.

Hongjoong kollarını soluklanmaya çalışan sevgilisinin beline doladı.

"Hadi gel gidelim biz de."

İkili gülümseyerek karşılarındaki sevimli kafeye doğru ilerlediler. Kafenin duvarları cam olduğundan dolayı içerideki geri kalan çocukları görebiliyorlardı.

Taş kağıt makas oynuyorlardı. Büyük ihtimal ile cam kenarına kim oturacak diye oynuyorlardı.

Çocuklar işte.

"Ben ve Mingi kazandık! YAŞASI-"

"Bağırma çocuk. İnsanlar şikayetçi olacak şimdi bizden."

Seonghwa, San'ın bağırmasını son anda durdursa bile birkaç çift göz yine de onlara dönmüştü.

"Hadi lanet olasılar oturun."

Hepsi büyükçe bir masaya kurulmuştu sonunda. Menüden dondurma ve tatlı çeşitlerine bakıyorlardı.

Menüdekilerinin çoğunun ne olduğunu bilmeseler bile güzel gözüktüklerine emindiler.

"Ben naneli çikolata ve vanilya istiyorum."

Jongho isteğini söyledi.

"Ben de öyle istiyorum. "

Yeosang da Jongho'ya katılmıştı.

"İstediğimiz her şey beleş olacak değil mi? Sonuçta Hongjoong ve Seonghwa hyung ödeyecek. Hmmm... O zaman ben beş top çikolatalı istiyorum."

Hongjoong ağzını sonuna kadar açarken Seonghwa da elin alnına yapıştırdı.

"Şaka yapıyorum ya. Bugün iyi günüme denk geldiniz aşkolar. Ben bademli ve karamelli istiyorum."

Şimdi de diğerlerinin ağzı açık kalmıştı. Genellikle Wooyoung iyi günündeyken beleşçilik yapmaz mıydı ki?

Neyse boş verin.

O günün geç saatleri olduğunda ise bir gölün önünde çimlere uzanmış yıldızları izliyorlar ve anılarından bahsediyorlardı.

"Hyung hatırlıyor musun? Seonghwa hyung seni ve Hwanwoong'u dövmüştü ama sonra sizi evine alıp hem yaralarınızla ilgilenmiş hem de karnınızı doyurmuştu."

Jongho'nun keyifle Hongjoong hyungına anlattığı hikayeye herkes kahkaha atmaya başladı.

Şu anın bozulmasını kimse istemezdi çünkü çok güzel ve huzur doluydu.

Yeosang kahkahalarını durdurup konuşmaya başladı.

"Gökyüzüne bakın! Büyük ayı var. Aynı bize benziyor."

Yunho sevgilisine bakıp sorguladı.

"Nasıl bize benziyor bebeğim? Onlar bir yıldız."

Wooyoung Yeosang'tan önce davranıp cevapladı Yunho'nun sorusunu.

"Aynı biz işte! Biz de yıldız değil miyiz?"

"Hayır Wooyoung. Onların bize benzediği yönü asla ayrılmamaları. Eğer o takım yıldızında bir tane bile yıldız eksik olsa o artık Büyük Ayı olmaz. Biz de böyleyiz. Biz sekiz kişiyken varız. Aramızdan biri ayrılırsa biz biz olamayız."

Yeosang herkesin içini ısıtacak sözlerini söyledi.

Gerçekten. Onlar ayrılamazdı. İşte o gece birbirlerine söz verdiler.

Ne olursa olsun, asla birbirlerini bırakmayacaklardı.


****
ayy vıcık vıcık oldum

group of hoes | ateezWhere stories live. Discover now