"Ben bunu beklemiyordum...Pakize falan bile beklemiştim ama Hayal...Peki neden hiçbir yerde yok bu ismin ?" meraklı bakışları kadının yüzünde dolanırken gözlerinde gördüğü bin bir duyguyla daha da meraklandı. Gözlerindeki ruhsuzluğun altında yatan acı nedendi ?

"Çünkü 18 yaşıma geldiğimde ilk işim bu ismi sildirmek oldu." Sesi duygusuz ve netti. Bir an ürperdiğini hissetti Ali Asaf. "Neden ?"

"Pek hayal kuran birine benziyor muyum sence, Asaf Hocam ?"

"Herkes hayal kurar, Hayal Hocam ?" ilk kez adamın ağzından duyduğu isimle yüreği titredi Hazan'ın. Öyle güzel dökülmüştü ki adamın dudaklarından ismi daha önce söylemediği için derin bir üzüntü kapladı içini.

"Ben kurmam Asaf, benim hayal kurmam yasak doğduğumdan beri. Zaten yetimhane de hayal kurmak için fazla acı var." Alayla gülümseyen genç kadına şaşkınlıkla baktı Ali Asaf. Böyle bir cevabı beklememişti. Yine hayranlıkla doldu içi, kimsesiz bir çocuğun şu an olduğu konum göğsünün gururla kabarmasına neden olmuştu. Böyle insanlara hep hayran kalmıştı Ali Asaf. Arkanda ailen varken, imkanlar varken bir şeyler başarmak o kadarda zor değildi. Ama kimsen yokken hayata tek başına tutunmaya çalışırken başaran insanlara sadece hayran olabilir, onların gücüne imrenebilirdiniz.

"Bir gün Hayal, bir gün hikayeni dinlemek çok isterim." O kadar içtenlikle kurmuştu ki bu cümleyi Ali Asaf, Hazan adama doğru yüreğinden bir şeylerin aktığını hissetti. Sarsılmıştı. Tam anlamıyla sarsılmıştı. Adamın bakışları, içtenliği; yüreğinin, bedeninin, her hücresinin titremesine neden olmuştu.

"Bir gün Asaf, bir gün sana hikayemi anlatacağım..."

***

Bu konuşmanın ardından iki gün geçmişti, o süreçten beri Hazan, Ali Asaf'ı nerede görse kaçıyordu. Onunla yüz yüze gelmek yalnızca kendisine zarar verecekti, daha çok kapılmasına neden olacaktı biliyordu. En kolay yöntem olabildiğince ondan uzak durmaktı. Hem gözden uzak olan gönülden de uzak olurdu değil mi ?

İlaçları kesilen Tuna'nın uyanmasını ise herkes dört gözle bekliyordu. Esra günlerdir ne yemek yemiş ne de birkaç saat dışında uyku uymuştu. Ali Emir, bu süreçte en çok zorlanandı şüphesiz. Annesini gördüğünde korkmuş ve bir daha ona yaklaşmamıştı. Ama annesi yanında olmadığı içinde huysuzluğu üstündeydi. Hazan hastalardan vakit buldukça küçük çocukla ilgileniyor, Ali Emir de bir tek Hazan'ın kendisine yaklaşmasına izin veriyordu.

Hazan yine hastalardan vakit bulduğunda hastanenin kreşindeki Ali Emir'in yanına kaçmıştı. Onunla oynarken kapıda kendini izleyen adamdansa habersizdi.

"Emir paşa, neden huysuzluk yapıyorsun bakalım ? Bu ablalara yazık değil mi, hepsini kendine köle etmişsin. Seni küçük Tuna !" bir yandan çocukla konuşurken bir yandan da çocuğun karnını gıdıklayarak gülmesini sağlıyor, çocuğun yüzüne öpücükler kondurmayı ihmal etmiyordu. Ali Emir son derece halinden memnun kahkahaları, Hazan'ın kahkahalarına karışıyordu.

Ali Asaf ise gördüğü bu manzara karşısında vurgun yemiş gibi oldu. Kızın güzelliği, Ali Emir'le konuşması, kahkahaları, çocuğa karşı duyduğu o saf sevgi...Ali Asaf, sadece hayran olmakla kalmamış bu manzara karşısında göğsünün sıkıştığını hissetmişti. Kısa...Çok kısa bir an kızın kahkahalarının kendisine olduğunu hayal etmiş yüreğindeki titremeyle hemen kafasından bu düşünceyi atmıştı. Hemen buradan uzaklaşmalıydı yoksa hiç iyi şeyler olmayacaktı.

Genç adam hızlı adımlarla kızın görüntüsünü aklından silmeye çalışarak oradan uzaklaşırken, Hazan her şeyden habersiz küçük çocukla ilgilenmeye devam ediyordu. Bir an, Ali Emir'in yerini Ali Asaf'a benzeyen küçük bir çocuk aldı. İrkilerek kafasını sallarken bu görüntüyü uzun bir süre unutamayacağının bilincindeydi.

Ali Asaf ise odada dört dönüyor, kendine olanları anlamaya çalışıyordu. Yüreği ihanet etmiş gibi acıyla kavruluyor, aklından Hazan'ın yüzünü silmeye çalışıyordu. Hızla arabasının anahtarını ve ceketini alıp çıktı odadan. Nereye gideceği belliydi.

***

Kurtköy Mezarlığı yazısını gördüğünde içinin tekrar sıkıntıyla dolmasına engel olamadı. Melis Berat yazılı mezar taşının önünde durduğunda elindeki kadının çok sevdiği manolyaları toprağın üzerine bıraktı. Gözyaşları kapıdan girdiğinden beri yanaklarından süzülüyordu, üç yıldır her adım attığında dışarıda ne kadar ağlayamadıysa o kadar ağlardı burada.

"Melis...Ben geldim sevgilim. Merak etme Tuna iyi. Esra da iyi olacak, Ali Emir de iyi hatta Hazan'la o kadar iyi ki annesine gitmiyor sıpa. Hastane de kalmam için ısrar ediyorlar ama ne yapacağımı bilmiyorum, sevgilim...Her yerde sen varsın, gözümü kapattığım her anda senin hatıraların. Ve..." utanıyordu. Ona başkasından bahsetmek zor geliyordu. Ama Melis her zaman anlayışlı bir kadın olmuştu. Asla kıskanmazdı, çok güvenirdi Ali Asaf'a.

"Bunu sana söylemek zor geliyor ama beynim patlayacak gibi...Yanlış anlama asla başkasına aşık olmadım ! Her zaman sana aşık kalacağımı söylemiştim. Sadece Hayal...Yani Hazan ama diğer adını kullanabileceğimi söyledi çünkü bana hep Asaf diyor. Haz etmem hiç bilirsin ama sanırım artık alıştım öyle söylemesine. Ağzından Ali adını hiç duymadım sanırım...Neyse-" derin bir nefes aldı. Ne anlatıyordu kadına böyle ? "Neyse, sadece fazla hayran olunabilecek bir kadın; eminim sende burada olsa ona hayran olurdun. Çok güçlü ama belli çok büyük acılar altında kalmış...Bir gün bana hikayesini anlatacağını söyledi. Merakla beklediğimi inkar edemeyeceğim. Yanlış anlama sakın güzelim, sadece bu kadını bu kadar güçlü yapan acıları merak ediyorum. O iyi bir dost, hepimiz için..." konuşmasını durduran çalan telefondu, aslında iyi de olmuştu çünkü daha ne kadar saçmalayabileceğini bilmiyordu. Ekranda yazan 'Hazan' ismiyle içini bir korku kapladı, Tuna'ya bir şey mi olmuştu ?

"Hayal?" endişeli sesiyle konuştuğunda kadının ağlamayla karışık gülme sesini duydu.

"Asaf !" Ali Asaf daha çok heyecanlanmış, yüreği korkuyla çarpmıştı. Hızlı adımlarla mezarlıktan çıkmış arabasına binmişti bile. "Hazan ? Ne olduğunu söyleyecek misin ?"

"Tuna uyandı, Asaf !" kahkahalarla gülmeye başlamasıyla Ali Asaf'ta rahat bir nefes verip kadının kahkahalarına eşlik etmişti. "Geliyorum Hayal, ben gelene kadar ona iyi bak !" heyecanla arabaya çalıştırıp tam gaz hastaneye sürdü.

Hazan ise kapanan telefonla Esra'nın yanına tekrar gelmiş mutluluktan ağlayan kadına kollarını sarmıştı. Tuna onlara dönmüştü, bırakıp gitmemişti. Bugün Hayat hastanesinin bayramıydı.

Ali Asaf senin bu içindeki çatışmalar nolucak be çocuğum :(

Neyse Tunacık uyandı sonunda :)

Umarım beğenmişsinizdir, sağlıkla kalın !

HAZAN VAKTİWhere stories live. Discover now