o n ü ç

2.3K 166 12
                                    

'So just tell me that if we go we won't have to carry on'

'Just tell me that where we go there's no point to carry on'

'Lonely love, lonely hearts'

'Take a bow before you scream and shout'

'Where do we go? Where do we start?'

'Why does love have to tear us apart?'

'Lonely love, lonely hearts'

'Take a bow before you scream and shout'

'Where do we go? Where do we start?'

'Why does love have to tear us apart?'

Telefonumdan açtığım şarkıya eşlik ederken okula ilerliyordum. Bu şarkıya kesinlikle aşıktım.

Tamamıyla beni kendine çekiyor ve hapsediyordu.

Okul bahçesine gireceğim sırada kolumdan tutulmasıyla irkilmiş ve hızla arkamı dönmüştüm. Gördüğüm yüzle rahat bir nefes verip kulaklığımı çıkardığımda gülen yüzüne sinirle bakıyordum.

"Jungkook yah! Ödüm koptu."

"Üzgünüm." Gülerek kurduğu cümleyle tek kaşımı havaya kaldırdığımda bir süre sonra ikimizde kahkaha atmıştık. Kesinlikle şirindi ve kızmak imkansızdı.

"İzin verirsen bugün seni kaçırmak istiyorum."

"Ne? Nereye?"

"Sürpriz olsun hm." Göz kırpıp konuştuğunda gülümsemiş ve başımı sallamıştım.

"Olsun bakalım."

Eliyle arabasını gösterdiğinde beraber arabaya ilerlemiştik. Kapımı açmış ve bende binmiştim. O da kendi yerini aldığında arabayı sürmeye başlamıştı.

Arada ona bakıp camdan dışarıyı izlerken düşünüyordum. Bana yakınlığını, gülümsemesini, dokunmasını...

Fazlasıyla güzeldi. Çok güzel hissettiriyordu ilgisini görmek. Ona bakarak gülümsediğimde kısa süreliğine bana bakmış ve o da gülümsemişti.

Bir süre sonra araba durduğunda arabadan inmişti bende onunla indiğimde etrafa bakmaktan kendimi alıkoyamamıştım.

"Vay canına." Mırıldandığımda yanıma gelmişti.

"Beğendin mi?"

"Burayı beğenmemek en büyük günahlardan biri olmalı. Burası çok güzel."

"Hadi gel."

O önde ilerlerken bende birkaç adım arkasından ilerliyordum. Kumsala geldiğimizde gelen serinlikle gözlerimi kapatmış ve kollarımı kaldırmıştım.

Burası gerçekten çok güzeldi.

Elimde hissettiğim sıcaklıkla gözlerimi aralamış ve ona dönmüştüm. Yüzündeki tebessümle bana bakarken elimden daha sıkı tutup çekiştirmişti. Ona uyup koşarken kahkaha attığını duymuştum.

Gülerek ona baktığımda etrafında benimle  dönerek koşmaya devam etmişti. Bende onunla giderken bugünün bitmemesini diliyordum.

Islak kıyafetleriyle arabadan indiğimde esen rüzgarla vücudum titremişti. Jungkook'da benimle indiğinde ona bakıp gülümsemiştim.

"Bugün için çok teşekkür ederim. Gerçekten çok eğlendim." Tebessümle karşılık verdiğinde derince nefes almış ve giymem için verdiği hırkayı omuzlarımdan sıyırıp ona uzatmıştım. Başını sallayıp reddetmişti.

"Sende kalsın. Hem seni görmek için bahanem olur."

Yutkunup başımı eğdiğimde gülümsemekten kendimi alıkoyamıyordum. Onun da kıkırtısını duymuştum.

"Eve gir hadi. Daha fazla üşüme."

"Sonra görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz."

Eve ilerlemek için hamle yaptığım sırada kolumdan tutmuştu. Ona dönmemle yanağımda baskı hissetmem bir olmuştu.

Geri çekilip 'iyi geceler' dedikten sonra arabasına binmiş ve uzaklaşmıştı. Ne zaman tuttuğumu dahi hatırlamadığım nefesimi vermiştim.

Kalbim tam şu an bir yarışa girse, kesinlikle birinci olurdu.



Yayımlanma tarihi: 02.07.2020
Düzenlenme tarihi: 19.03.2022

Kantindeki Kahve || jjkWhere stories live. Discover now