4

1.2K 113 16
                                    

"Babamın ölümü hak ettiğini mi düşündün?" Sesi hamle yapan vezirin satranç tahtasında ilerlerken bıraktığı o sakin ama tehlikeli tonu barındırıyordu. Bu hâli bağırıp çağıran birinden çok daha ürkütücüydü.

"Ne bekliyorsun, hiç tanımadığım bir adam için neden üzüleyim?" dedim canını yakmak için. Asıl Düşüncelerim bunlar değildi, vicdansız biri olmadığım gibi sırf saygımdan böyle bir soru yöneltecek karaktere sahip değildim ama gözlerimdeki bakışlar gibi rol yapmak da benim bir parçam olmuştu.

Chanyeol'ün canı acımış mıydı, bilmiyordum ama nefretin nefret katıp duygularına karanlık bir katman daha eklediğim gerçekti. Parmakları kolumu o kadar sıkı kavradı ki soğuktan hissizleşmiş olmama rağmen acı hissizliği alt etti ve tenimin altına yayıldı. Beni arabaya doğru çekmeye başladığında gücü karşısında nefesim kesildi. Aramızdaki boy farkı ve güçlü vücudu hesaba katılırsa beni kolayca mahvedebileceğini tahmin ediyordum ama şimdi tahminimin çok daha üstünde güçlü olduğunu fark etmiştim.

"Tanımadığın bir adam için üzülmeyeceğini söylüyorsun," dedi gülerek. "Bunu söyleyip bir de seni rahat bırakmamı mı istiyorsun yani?"
Arabanın yanına geldiğimizde durdu ve diğer kolumu da tutup sırtımı sertçe arabaya yapıştırdı. "Ben de seni tanımıyorum. Neden üzüleyim senin için?"

Gözlerindeki hiddet beni hazırlıksız yakalasa da duruşumu bozmadım. Asıl düşüncelerimi yansıtmak yerine kurduğum keskin cümlelerin sonuçları her zaman ağır olmuştu ve ben akıllanmak nedir bilmeyen biriydim.

"Ben hiçbir şey yapmadım," dedim ısrarcı bir ses tonuyla.

"Evet," dedi beni şaşırtarak. "Aslında haklısın. Seninle niye uğraşıyorum ki? Seni Baekbeom'a takas etmeliyim. Eminim ki sevgili abin seve seve senin yerine geçer."

Donup kaldım. O da bu hâlimi hemen fark etmişti. "İşte bahsettiğim bu," beni arabayla kendi bedeni arasında daha çok sıkıştırarak. "Baekbeom'la aranın bozuk olması beni ilgilendirmiyor. Tek ilgilendiğim sahip olduğu her şeyi yavaş yavaş elinden alıp onu mahvetmek."

"Senden kurtulmak için her şeyi yaparım," diye çıkıştım. "Elinden kurtulduğumda seni mahvederim."

Güldü ama neşeden yoksun bir gülüştü bu; yüzü hâlâ nefretin baskın olduğu bir duyguyla kaplıydı. Sahi, onu tehdit ederek kendimi küçük düşürmekten başka ne yapıyordum? Benimle oyun oynuyordu, sanki o bir çocuk, ben de onun önüne atılan bir oyuncak bebektim. Elindeki düğmeye basınca neşeli, komik şeyler söyleyen oyuncak bir bebek...

"Çok hayal kurma," dedi yüzünü yüzüme yaklaştırarak. Gözleri yakından çok daha güzel görünüyor, teninden çok daha güzel bir koku yayılıyordu. "Unutma ki ölmeden önce gördüğün son yüz benim yüzüm olacak," sıcak nefesi dudaklarıma çarpmıştı. Tüylerim diken diken olurken gözlerimi kırpıştırmamak için zor tuttum kendimi. Bir erkekle ill defa bu kadar yakınlaşıyordum, dışarıdan bakan biri hâlimizi çok farklı yorumlardı ama bu yakınlaşmada tehditten başka hiçbir şey barınmıyordu.

"O kadar emin olma," dedim dişlerimin arasından fakat ben daha cümlemi tamamlayamadan yüzünü yüzümden çekti ve tekrar kolumu kavrayıp beni sürükledi. Bu sefer tökezledim, neredeyse düşüyordum ama o duraksamadı bile. Beni arabanın diğer tarafına getirdiğinde şoförün yanındaki yolcu koltuğunun kapısını açıp beni kaba bir şekilde içeri itti. Ardından kapıyı sertçe kapattı ve arabanın önünden dolanıp şoför koltuğuna geçti. Ben de şaşkın bakışlarla onu izliyordum. Öfkesinin şiddeti beni korkutuyordu.

"Uslu durmazsan her şey zararına olur," dedi arabanın motorunu çalıştırırken. "Seninle uğraşamam. Canımı sıktığın takdirde seni bağlayıp bagaja koymak konusunda da tereddüt etmem."

katil - chanbaek Where stories live. Discover now