Sezon 2: YENİDEN

6 0 0
                                    

"Bir dakika neler oluyor burada? Hayır, hayır. Bu gerçekten sen olamazsın. Ne yani? Nasıl? Sen şimdi... Neden bahsediyorsun?" Mehmet heyecandan mantıklı cümle kuramıyor ve kekeliyordu. Gözleri dehşetle dolmuştu. Olanların görünürde hiçbir mantıklı açıklaması yoktu. Arkadaşı geldiği yerde gözlerinin önünde kendini öldürmüştü. Birkaç dakika sinir boşalması yaşadı ve koltuğa oturup ağladı. Ve ardından sakinleşip sordu:

-Bana ne olduğunu anlatacak mısın?

-Neler olduğunu bilecek kadar zekisin.

-Ukalalık yapma! Böyle lanet olası bir şeyle hayatımda ne karşılaştım ne de gördüm! Sen deli misin? Öldüğünü kendi gözlerimle gördüm. Neler yaşadığımı biliyor musun?

Mehmet bunları söylerken kendinden geçmişti. Bu normal bir insanın hayatında yaşayabileceği bir duygu değildi. Üzüntü, sevinç, endişe, öfke... Bütün duygular birbirine girmiş, beyni düşünme yetisini kaybetme noktasına gelmişti ki derin bir nefes ona çok iyi geldi. Ahmet ise oldukça soğuk bir ses tonuyla:

-Senin yaşadıklarından daha ağır şeyler yaşadığıma emin olabilirsin. Sana her şeyi anlatacağım ama şimdi biraz sakin ol.

Ayağa kalktı ve kapıdan çıkıp gitti. Mehmet bu sırada rüyada olmadığından emin olmak için kendini tokatlıyordu. Hayır, her şey oldukça gerçekti. Arkadaşı da!

Ahmet, elinde kocaman bir bardak dolusu buzlu su ile geri döndü. Mehmet başka türlü ayılamazdı zaten. Suyu içer içmez yeniden konuşmaya başladı. Bu sefer biraz daha sakinleşmiş duruyordu:

-Sana lider diyorlar?

-Evet?

-Yani?

-Yani?

-Yani sen direnişi yönetiyorsun, öyle mi?

-Daha fazlası. Direniş için savaşıyorum. Ve sen de benimle olacaksın.

-Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?

-Çünkü seni tanıyorum. Olanlara göz yumacak bir insan değilsin.

-Hangi olanlara?

-Öğrenmişsindir diye düşündüm. Bu dünya, bizim dünyamızdan biraz farklı. Tarih, bilim, teknoloji her şeyiyle.

-Birkaç şey duydum.

-Türklerin durumunu da duymuşsundur diye tahmin ediyorum.

-Evet. Ancak bunlarla senin nasıl bir ilgin olabilir ki?

-İlgim yoktu zaten. Taki bazı şeyler değişene kadar.

-Ne gibi şeyler?

İkisi de, satranç oynar gibi, kapalı ve anlaşılmaz konuşuyorlardı. Ahmet de bundan sıkılmış olacak ki vitesi biraz arttırarak:

-Bak! Eşimi, işimi, oğlumu... Her şeyimi kaybetmemin sebebi burada. Ancak burada kazandığım başka şeyler var. Burada bir ailem var. Özgürlük bekleyen, özgürlük için her şeye katlanmaya hazır olan bir aile. Bu uğurda çok şey kaybettiler. Benim kaybettiklerim, onların kaybettiklerinin yanında devede kulak bile değil.

-Nasıl oldu peki?

-Aslında yıllar önce aklımda paralel evrenlerle ilgili birkaç fikir vardı. Ancak bu kadarını ben bile düşünememiştim. Tahmin ettiğimden çok daha geniş bir evren kümesi var. Bunların arasında defalarca kez yolculuk ettim. Yer yer istihbaratla çalışıp, paralel evrenler arasında aracılık yaptım. Büyük teknoloji transferleri de yapmış olabilirim tabii.Ama bu geldiğim yerde bazı şeyler fazla değişikti. Ve burada uzun zaman geçirmem gerekti. Ardından eşim beni takip etmek isteyince hayatımın en zor günlerini geçirdim. Onu bu dünyada öldürdüler. Artık buradan ayrılmaya hiç niyetim yoktu. Dediğim gibi, buradaki insanlar da artık benim ailem oldu. Silah arkadaşı, can yoldaşı, ne dersen de. Ama bana şunun sözünü ver. Bu dünyada benimle mücadele et! Bu benim için gerçekten önemli. Seni buraya çağırmamdaki sebep bu.

-Bir dakika. Yavaş ilerle. Buraya beni nasıl çağırdın? Orada önümde ölen kişi klonun falan mıydı?

-Klon mu? Hahah. Sen çok bilim-kurgu filmi izlemişsin herhalde. Ben kuzu muyum klonlanıcam?

Bunu paralel evrenler arasında yolculuk yapan bir insan söylüyordu. Bu alaycı tavırları gerçekten de bir noktadan sonra çekilmez olabiliyordu.

-Peki kim o kişi?

-Benim.Bu kadar basit(?)

-Hala ukalalık peşindesin. Eğer o sensen burada ne işin var be adam?

-O da benim, bu da. Yalnızca şu an karşında duran ben, senin dünyandaki benim. Bak biliyorum çok anlaşılmaz geliyor fakat zamanla anlayacaksın. Bu dünyadaki ben çok da iyi durumda değildi. Buraya geldiğimde asla yapmamam gereken bir şey yaptım ve sonucu ne olacak bilmeden kendimle temas kurdum. Buna kalkışmamam gerektiğini sonradan öğrendim ancak iş işten geçmişti. Eğer başka dünyada kendinle karşılaşırsan, görmek istemeyeceğin şeyler görür, duymak istemeyeceğin şeyler duyarsın. İkimizin karşılaşması gerçekten sıkıntılı oldu. Ancak ne mutlu ki bu dünyadaki ben, benden daha dayanıklı birisiydi ve anlaştık. O benim dünyama gitti ve ben de onun dünyasında kaldım. Ben buradaki sıkıntıları düzeltecektim ve o da bu hususta en çok ihtiyacım olan şeyi, yani seni, bana getirecekti. Bir plan yaptık. Benim hapsedildiğim daireye geldiğin günün gecesi, tekrardan buraya geldim ve yer değiştirdik.Sana bir mektup yazdım ve ona verdim. Yapması gereken her şeyi anlattım. Ve görüyorum ki başarılı olmuş. O gerçekten cesur birisi. Nasıl intihar etti?

-Kendinin nasıl öldüğünü mü merak ediyorsun. Boşver. O anı hatırlamak bile istemiyorum. Hayatımın en zor anlarından biriydi.Gözlerimin içine bakıyordu. Beni gerçekten tanıyor gibiydi.

-Seni gerçekten tanıyordu zaten.

-Sahi mi? O zaman o benim ölümümü, ben de onun ölümünü gördüm desene. O da benim gibi kalakalmış olmalı zavallı. Ölmeden önce böyle bir şeye maruz kalmak istemezdim.

-Kalakalmış olmasının başka bir sebebi daha var.

-Neymiş o?

-O bu dünyadaki senin ölümünü gerçekten gördü. Çünkü seni o öldürdü.

-Ne! Yani bu dünyadaki sen, bu dünyadaki beni öldürdü ve ardından benim dünyamdaki beni kendi dünyasına getirmek için kendini mi öldürdü?

-Bak! Olanları anlayacak zekaya sahipsin demiştim. Neyse, bu dünyadaki bizlerin yaptığı şeyler bizim ilişkimizi etkilemiyor değil mi? Şimdi konuya dönelim. Yaptığımız anlaşmaya göre, ben bu dünyadaki işleri yoluna koyacağım. Ve bu konuda gerçekten yardıma ihtiyacım var. Bu dünyada işler gerçekten karışık. Ama bir adım öndeyiz çünkü bu dünyadan gelişmiş bir dünyadan gelen bir lider var. Artık iki adım öndeyiz çünkü bu listeye bir de kimyager eklendi. Senin basit kimya bilgilerinle bile, burada ölümcül bir silah yapılabilir ya da yanıltıcı tuzaklar kurulabilir. İşte bu yüzden buradasın.

-Beni buraya çağırmandaki sebep bu muydu? Anlam veremiyorum. Çok sayıda evren olduğunu söyledin. Ben ya başka bir evrene gitseydim? Ya da hiç gelemeseydim? Buraya nasıl geldiğim hakkında bir bilgin var mı? Çünkü benim yok!

-Çok basit. Beyin. Tek iletişim aracımız o. Ama artık ulaşım aracımız da. Radyo alıcısı ve vericisi gibiyiz. Seni buraya çağırdım ve sen de geldin. Makine falan da yoktu zaten. O yalnızca dikkat çekmen ve başına bela alman içindi. Böylelikle senin de başını biraz ağrıtacaklardı ve stres altında iken beynini kaçmaya programlayacaktın. Beyin başa çıkamadığı durumlarda hayal kurmaya başlar. Bu yüzden ölüm döşeğindeki insanlar, geçmişe yolculuk yaparlar. Bu yüzden ağlayan bebekler gözlerini sıkı sıkı yumarlar.

-Yani bütün bunları sadece beynimle mi gerçekleştirdim?

-Hayır. Sadece beyninle değil. Benim beynimin de rolünü unutmayalım lütfen.

-Peki sen bunu nasıl keşfettin?

-Rüyalar, Mehmet. Rüyalar. Rüyalar, bazen gerçekten daha gerçek gözükebiliyorlar. Bu kelimelerle ifade edebileceğim bir şey değil ancak burada bana inanmaktan başka çaren yok sanırsam. Şimdi sen bana şunu söyle. Burada kalıp bu insanlara ve bana yardım edecek misin?

-Başka çarem yokmuş gibi hissediyorum.

-Tam üstüne bastın. Bu arada ben de seni gördüğüme çok sevindim. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 23, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KİMYAGER'İN PARALEL EVREN YOLCULUĞUWhere stories live. Discover now