15

1.2K 171 133
                                    

Biraz yakınlaşma, ardından da bir karaktere uygulanan psikolojik baskı var. Umarım rahatsız olmazsınız...

İyi okumalar~

Jimin'in ailesini kaybedişinin üstünden bir ay çoktan geçmişti.

Bu bir ayda, Jimin yatağından neredeyse hiç çıkmamış; bazı geceler uyuyamayıp hastalığını düşünmeden yanıma kıvrılmıştı. Sürekli ağlıyor, kendini suçluyor ve kimseyle konuşmuyordu. Yemek ise yalnızca onu yaşatacak kadar zorla yiyordu.

Ben... Ben aynıyım. Kafamdaki sesler ara ara devam etse de artık onu görmüyordum. Hâlâ küvete bakamasam da artık biraz daha iyiydim.

İçimdeki bu ihanet hissini atamasam da...

"Jungkook?"

Jimin'in çatallaşmış, kısık sesiyle hızla ona baktım.

"Ne oldu? İyi misin?"

Yatağında yatıyor ve boynuna kadar örtünüyordu. Bana arkası dönüktü.

"Su verebilir misin?"

Hızla ayağa kalkıp Jimin'e su doldurdum. Yanına ilerleyip yatağının kenarına oturdum.

"Gel, elimi tut da kalkmana yardım edeyim."

Jimin, çekingence elimi tutup yatakta oturur hâle geldi. Elini bırakmayıp suyu dudaklarına yaklaştırdım. Birkaç yudum alıp çekildiğinde bardağı geri çekip yatağın yanındaki minik masaya bıraktım.

"Sarılmaya ihtiyacın var mı?"

Jimin başını usulca sallayıp bedenini bedenime bıraktığında, nazikçe sardım kollarımı minik bedenine. Yüzünü boynuma gömüp tişörtüme sıkı sıkı tutundu. Bana sarıldığında hep böyle yapardı. Sıkı sıkı tutunup benden güç almaya çalışırdı.

"Jungkook..."

"Benim birtanem."

'Birtanem mi? Öyle olsun Jungkook... Çok kırdın beni... ahahahah~' 

Kollarımı daha da sardım Jimin'e. Kokusunu içine çekip gerçekliğini kanıtladım aklıma. O gerçekti, kollarımdaki bu kırgın çocuk gerçekti. Aklımdan duyduğum o sesin sahibi, gerçek değildi. Gerçek değil Jungkook... Gerçek değil...

"Jungkook, iyi misin?"

Jimin, yüzünü boynumdan çekip yüzyüze gelmemizi sağladı. Burunlarımız neredeyse değmek üzereydi.

"Sorun ne?"

Başımı salladım, "Bir şey yok, merak etme."

Eli usulca yanağımı bulduğunda gözlerimi yumdum. O gerçekti, gerçek hissettiriyordu.

"Ben kötü halde olsam bile, sen benim için benden bile daha önemlisin. Anladın mı beni? Şu an içimdeki bu acıya, bu yangına dayanıyorsam; yalnızca senin için dayanıyorum. Aramızdaki bu sevgiye tutunuyorum, öyle sıkı tutunuyorum ki düşmemek için; canım yanıyor. Ağlıyorum, sürekli ağlıyorum... Nefessiz kalana kadar ağlıyorum. Sonra geçiyor. Sana sarılıyorum, sevgine, sevgime sarılıyorum. Bir anda tüy misali haffileyiveriyorum... Şöyle yanağını sevmek için bile, yangınlar içinde yaşayabilirim."

Ağlayarak kendimi bedenine bıraktığımda bu sefer o sıkıca sardı beni. Bu kadar acının içinde hâlâ benimle ilgileniyordu.

"Ağlama... Ağlama lütfen, canımı çok yakıyorsun..."

"Özür dilerim, özür dilerim..."

Parmakları saçlarımın arasında geziyor, omzumda hissettiğim nefesiyle ister istemez bedenim gevşiyordu.

Diphylleia Grayi |Kookmin| ✔️Where stories live. Discover now