"Karanlık Lord"

84 7 6
                                    




Mandy


Saçlarında ve elinde hissettiği sıcak eller ona güç vermişti. Kaç gündür buradaydı bilmiyordu ama uzun zamandır ilk defa kendini bu kadar iyi hissediyordu. Eline dokunan el hem çok tanıdık hem de çok yabancıydı.

"Seni seviyorum Mandy."

Ama bu sesi tanıyordu. Buna emindi. Yoksa içtiği iksirler onu halüsinasyonların pençesine mi atmıştı? Belki de yanlış duymuştu. "Jesse." diye mırıldandı kız. Emin olmak istiyordu duyduğu şeyden. "Beni gerçekten seviyor musun?" Mavi gözleri çocuğun mavi gözleriyle buluşunca gülümsedi. Çocuk onun aksine gülümsemiyordu. Yüzü kızarmış ve ne diyeceğini bilemeyen bir ifadeye bürünmüştü. Mandy parmaklarını oynatırken Jesse elini kendine doğru çekti. Ne yapacaktı şimdi?

"Ben uyuyorsun sanmıştım." Gözlerini kızın gözlerinden kaçırdı.

"Uyuyordum."

"O zaman sen...sen beni nasıl duydun?" Paniği her halinden belli oluyordu. Ellerini koyacak bir yer bulamayınca bu çabasından vazgeçti ve ellerini birbirine kenetleyip bacaklarının üzerine yerleştirdi.

Kız onun üzerine gitmek istemiyordu ama merakı çığ gibi büyüyordu.

"Sana bir şey sormuştum Roberts. Önce sen..."

Jesse stresle dudaklarını ısırırken Mandy bir cevap almak umuduyla ona bakmayan gözlerine bakıyordu. Her şeyin tam zamanı, hadi Jesse yapabilirsin. Sadece yap şunu! Çocuk kendini cesaretlendirmeye çalışırken içeri Madam Felix girmişti.

"Bayan Parker! Uyanmışsınız." Yüzündeki mutluluk tüm odayı doldururken Mandy de burukça gülümsemişti çünkü Jesse'den cevabını belki de almak üzereydi.

"Ağrılarınız için bunu içmelisiniz."

"Ağrım yok Madam. Kendimi buradan çıkabilecek kadar iyi hissediyorum." Madam tek kaşını kaldırıp ikisine de kısa bir bakış attı.

"Ah! Hiç sanmıyorum. Bunu içeceksiniz." Emir veren ses tonu Mandy'i ürkütmüştü.

"Tamam içeceğim." Kadın kızın eline iksiri tutuşturdu. Şişeyi kafasına diktiğinde midesi bulanmıştı. Yüzü ekşimeye başlarken Madam gülmüştü.

"Tadı hoş değildir ama ağrılardan iyidir." Boş şişeyi kızın elinden aldı.

Madam Felix orta kiloluydu. Kıvırcık ve siyah saçları vardı. Gözleri ise neredeyse siyaha yakın bir kahverengiydi. Bazı zamanlar huysuz olsa da genellikle oldukça güler yüzlü ve öğrenciler tarafından sevilen biriydi. Madam'ın bir adet yardımcısı vardı ama onu neredeyse hiçbir öğrenci görmemişti. Çünkü yardımcı tutulmasına okul heyeti karar vermişti. Madam bu fikirden memnun değildi ve onu revire bile sokmuyordu. Onun görevi yalnızca Felix'in işine yarayacak iksirleri şişelere doldurmaktı. Ne hoş bir işti ama...

"Jesse..." Jesse'yi baştan aşağı süzerek güldü. "Jesse..." Soy ismini hatırlamaya çalışıyor gibiydi. Gözlerini kıstı ve daha dikkatle baktı. "Tabii ki de bir Roberts. Ah, babana çok benziyorsun." Derin bir iç çekip iksir şişesini yanında duran büyük kahverengi şişe masasına bıraktı yavaşça.

"Aramızda kalsın ama baban da çok yakışıklıydı."

Mandy gülmeye başlarken Jesse de gülümsedi.

"Babam hala yakışıklı." Madam arkasına döndü ve tekrar konuştu.

"Ama Annabel de çok güzel. Çok yakışıyorlar değil mi?" İkisi de onu onaylamak istercesine başlarını salladılar. Belli ki Felix'in dedikodu saati gelmişti.

The Mirror of ErisedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin