"Rüya"

131 8 4
                                    





Mandy


Karanlık Mandy'nin ne zamandır bu kadar canını acıtıyordu? Düşen yağmur damlaları kalbini nasıl bu kadar yakabiliyordu? Onların, içindeki ateşi söndürmesi gerekmiyor muydu? Yaptıkları tek şey ise yanan ateşe odun atmaktı. Uzun zamandır bu caddelerde tek başına dolaşmıyordu.

Çünkü ne zaman gece gezse, o kötü rüyayı görüyordu. Ayakları onu cadde sonundaki parka götürdüğünde sessizliğin her yeri ele geçirdiğini fark etti. İç sesini susturmak çok zordu.

"Annen öldü."

Sürekli bunu söylüyordu. "Biliyorum!" diye bağırdı dizlerinin üzerine çökerken. Daha fazla gücü kalmamıştı. Herkes, her şey onu eski bir çınar ağacı gibi devrilmeye zorluyordu. Başını ellerinin arasına aldı.

"Annen öldü. Annen öldü."

Sesleri susturmak imkansızdı. Şurada ölseydi hiç itiraz edemezdi. Çünkü istiyordu. Ölmeyi, annesine kavuşmayı. "Peki ya baban?" dedi iç sesi. Her konuda bir fikri vardı. Parkın ortasında öylece dururken omzunda bir el hissetti. Korkuyla arkasını döndü.

"Mandy, sen iyi misin?"

Gözyaşları delicesine akarken en iyi arkadaşlarından biri olan Jesse'yi görmüştü.

"Değilim." dediğinde ayağa kalkmaya çalışmıştı ama becerememişti.

Jesse kolundan nazikçe tutup onu kaldırdığında "Babana haber vermemi ister misin?" diye sormuştu. Ağlamaktan yorulmuş sesiyle "Hayır." dedi ve Mandy'i kolundan tutarak banka oturttu. Mandy bacaklarını göğsüne doğru çekti.

Jesse Mandy'nin yanına oturduğunda "Anlatmak ister misin?" diye sormuştu.

Mandy bunu istiyor muydu? Ona her şeyi anlatmak? En yakınlarına bile hiçbir derdini anlatmazdı ki o. "Belki daha sonra." dediğinde ısrar etmemişti. Mandy ağlamaya devam ederken Jesse onun elindeki yüzüğe bakıyordu.

"Üç yıldır onu mu takıyorsun?" diye sordu. Mandy gülümsemesine engel olamamıştı. Hogwarts dışında sürekli bu yüzüğü takıyordu. Okulda ise takmak yerine yanında taşıyordu.

"Evet, çok güzel." Karanlığın giderek hakimiyeti altına aldığı parkta uzun bir süre oturmuşlardı. Mandy'nin ağlamaları azaldığında kendini daha iyi hissetmeye başlamıştı.

"Hogwarts yakında açılacak. Kendini biraz toplasan iyi edersin." dediğinde Mandy bunun aklından tamamen çıktığını fark etmişti.
Orada kendini daha iyi hissettiği kesindi. Evinin her yerinde annesinin anıları vardı. Onsuzluk yüzüne sert bir kapı gibi çarpıyordu.

"Toplarım. Merak etme." Yerinde kıpırdandı. "Hadi gidelim. Geç oldu." Jesse yerinden kalktığında Mandy de kalktı.

"Seni bırakabilirim." Bu teklifi normalde kabul etmezdi ama kendini yeterince iyi hissetmediği için mantıklı bir fikir gibi gelmişti. "Olur." dediğinde Jesse gülümsedi ve koluna girdi.

Evin önüne geldiklerinde "Teşekkür ederim Jesse." dedi Mandy.

"Rica ederim her zaman."

Mandy eve girmek için kapıya yönelmişti ama bir anda duraksadı. Arkasını dönüp "Sen neden parktaydın?" diye sordu. Jesse başını hafifçe öne eğdi ve gülüşünü yüzüne iliştirdi. "Senin için."

Hiçbir şey anlamamıştı ve bunun yüz ifadesine yansıdığına emindi. Orada olduğunu nereden bilebilirdi ki? "Nasıl yani?" diye sordu en sonunda.

Çocuk eğdiği başını kaldırdı. "Daha sonra görüşürüz Mandy." dedi ve kızın sözlerini dinlemeden hızla yürümeye başladı.



Jesse


Mandy'nin şaşkın yüz ifadesine aldırış etmeden hızla evin önünden ayrıldı.

"Ben zaten orada olduğunu biliyordum." diye mırıldandı kendi kendine.

Kendisi farkında değildi ama Mandy her yıl aynı zamanlarda o parka gidiyordu. Jesse her yıl orada bekliyordu. İlk defa onu bu kadar berbat halde gördüğü için yanına gitme ihtiyacı duymuştu. Normalde sadece uzaktan izliyordu sevdiği kızı. O uzaklara dalarken Jesse de onun deniz mavisi gözlerine dalıyordu. Evet, kendine uzun zamandır itiraf edememişti ama Mandy'e aşıktı. Bunu ise sadece Evan ve Wes biliyordu.

Mandy, Hogwarts'ın ilk senesinden beri arkadaşıydı. Jesse'yi o zamandan beri hala sadece arkadaşı olarak görüyordu. Gryffindorlu bir çocukla sevgili olmuştu. Bu süreçte Jesse de kendi yoluna bakmaya çalışmıştı ama olmuyordu. Onları her gördüğünde içindeki acı katlanıyordu. Kısa bir süre önce de aptal bina muhabbetleri yüzünden ayrılmışlardı. Bu çocuk için bir umut ışığıydı ama yine de yeterince aydınlık değildi. Muhtemelen Jesse'nin ilgisinin farkında bile değildi. Onunla ilgili her detayı öğrenebilmek varken o sadece yanındaki sıradan kişiydi.

Eve vardığında tüm düşüncelerinden kurtulmak için kendini direkt odasına attı. Yatağa uzandığında Muggle kulaklığını taktı. Mandy'nin en sevdiği şarkıyı çalma listesinden bulup açtı.

Evanescence - My Immortal

Bu şarkının onun annesinin ölümünden sonra kendisini bulduğu şarkı olduğunu biliyordu. Sözlerindeki anlamları çocuk da derinden hissediyordu. Zaten onun her duygusunu paylaşmaya da hazırdı.

The Mirror of ErisedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin