KAFAMDAKİLER

13 4 1
                                    

O an, bir an, durdu her şey. Evet, filmlerdeki gibi tek sen varmışsın gibi. Sesler konuşmaya başladı. Kızı evden kovmamdan tutun kafasını şömineye sokmama kadar birçok şey duydum. Ama durdum.
İlk önce kıza baktım bir süre, daha sonra kızın dibindeki Enis'e. Kalbimin pompaladığı tüm kan dışa akmaya başladı sanki. Hani gece uyurken burnun kanar ılık bir sızı hissedersin. İlk önemsemezsin ama kaşınınca elini burnuna götürürsün kanadığını o an anlarsın. Elimi kalbime götürdüm. O an anladım. Asla kimseye hissetmediğim şeyleri adam akıllı sohbet bile etmediğim bir adama hissettiğimi. Sevgilisi olan adama evet. Hani hayatımı değiştiren adam. Hani sebepsiz güvendiğim adam.
Elimi kalbimden yavaş yavaş çektim içimden değil dışımdan birkaç uğultu duydum. Sadece uğultu. Yavaş yavaş kıza yaklaştım. Enis her an tetikte huzursuzca yerinden kıpırdandı. Babam ne yapacağımı kestirmeye çalıştı. Afra rahattı ne yaparsam yapayım içimin rahat olacağını bildiği içindi belki bu rahatlığı ya da kızı gözü tutmamıştı. Kızın sarı saçlarında gezindi biraz bakışlarım daha sonra giyindiği şortta daha sonra yarım atletinde kirpiklerinde, dudaklarında, gözlerinde, burundaki sanki tüm kutuyu sürmüş ama silmeye erinmiş gibi duran kontüründe. Saçlarından yarım yamalak gördüğüm küpelerinde, göğüs dekoltesinde. Daha sonra ruh hastası gibi davranmamışım gibi babama döndüm. Sarıldım. Sarıldık.

Enis'e ufak bir bakış atıp Afra'ya döndüm gururu gözlerinden okunan arkadaşıma.
Daha sonra tekrar kıza döndüm. Yaklaştım, yaklaştım. Göğüs dekoltesine baktım. Onun hiçbir anlamı çıkaramayacağı ama içinde her duygunun barındığı gözlerimi gözlerine çevirdim.
İçimdeki ses ile konuşmaya başladım.

"İzmir sıcağına hiç dayanamıyorsun galiba, bu göğüs dekoltesi bu kıyafetler için çok saçma çünkü."
Hadi be. Bu fazla yobazlık ve cahilliğe dayanan cümleyi ben mi kurdum. Bir de aşırı devrik.
"Aden! Kelimelerine dikkat et."
Enis'in ani gereksiz çıkışına bir anlam veremedim.
"Fikrimi belirttim sadece, o kendisini savunamıyor mu?"

Enis cevap vermeden babam araya girdi, kolunun altına çekip saçlarımı kokladı.
"Sakin ol birtanem, yemek yediniz mi?"
"Hayır yemedik."
Afra'yı da çağırıp mutfağa yöneldik.

"Ne hazırlasak ki akşama kadar midenizi yatıştırır." Dedi babam aynı zamanda buzdolabına göz gezdirirken.

"Meyveli yulaf ezmesi yeriz baba sen geç salona."
Babam salona geçene kadar biz de sütü ve yulaf ezmelerini kaseye doldurup yemeye başladık.

"Cin gözlü kız bildiğin Enis sana bakarken Enis'in dibine girdi resmen sürtük."

"Enis bana mı bakıyordu ki?" Dedim kaşığı ağzıma götürürken.
"Evet sen kapıda dikildin ya birkaç dakika o sırada."

Başımı sallayıp yemeye devam ettim. Tabaklarımız bittiğinde de salona isteğim üzerine geçmeyip mutfakta sohbet ettik.
Sarı saçlarını havalandıra havalandıra mutfağa giren Asya ile sohbetimizi yarıda kesip ona bakmaya başladık.

"İçeri gelmiyor musunuz? Ya da bende burada durayım kız kıza sohbet edelim."

Onayımızı almadan sandalyeye oturdu.
Hiçbir şey konuşmadan ona bakmaya devam ettik.

"Sınav hazırlıkları nasıl gidiyor o stresi çok iyi bilirim."
"Gayet iyi gidiyor."
Afra ikimizin yerine de cevabı verdi.
"Aden? İçeride konuşuyordun burada suspus kesildin."
"Daha fazla aynı ortamda bulunmamak için buraya geldik, sevgilinin yanına dön artık." Dedim, kaba olmam da umurumda değil.

"Sevgilim? Abinizi mi kıskandınız kızlar, ama bende kıskanırdım, kendime güvenim ne kadar tam olsada kıskanıyorum."
Abim, abiniz. Abi? Sevgili olduklarında netleşmiş oldu. Yemin ederim bir süre her şey karardı Enis'in bir başkasının sevgilisi bir başkasının bir şeyi olması canımı o kadar yaktı ki.

"Enis'in yanına dön." Zar zır sarf ettiğim cümlelerde kimsenin tepkisine ve cevabına aldırış etmeden pencereye çevirdim bakışlarımı.
O da bir süre bakıp gitti.
Enis'i mi seviyordum? Ama hep kabullenemeyenler olurdu. Kalpleri ağrısada kelebekler uçuşsa da bir türlü kabullenemezlerdi.

***
Afra'yı ve diğerlerini uğurladıktan sonra babamla biraz daha sohbet edip odalara geçmiştik. Akşam yemeğinde çok büyük sorunlar olmasada birkaç kez kendimi çok zor tuttum. Kızda öyle bir potansiyel varki aynı anda herkese laf yetiştirip aynı zamanda da Enis'e frikik veriyordu. Bir ara kendimi hakim olamayıp sandalyede biraz daha eğilip kızın bacağına tekme atmıştım. Daha sonra da kız ne yaptığımı sorunca yanlışlıkla olduğunu söyleyip konuyu kapatmıştım. Afra ile bunun üzerine birkaç kez göz göze gelip kahkahalarımızı bastırmıştık. Bir de yersiz şeyler yaşamıştım. Babama seslendiğimi sanıp babam bana bakmayıp yemek yemeye devam edince babama beni neden duymadığını sorup durmuştum. Daha sonra diğerleri ile aramızda garip bir bakışma geçince Asya sessiz bakışmaya çingene sesiyle son vermişti.
Şarjdaki telefonumu şarjdan çıkarıp Spotify'a girdim. Sezen'in Mix'ine tıklayıp dolabıma yöneldim.
Üzerimdeki her şeyi çıkarıp sadece iç çamaşırlarımla kaldım. Çıkardıklarımı katlayıp dolaba koydum.

Pikeyi yataktan ayırıp yere fırlattım.
Yatağa girip başımı çıplak duvara yasladım.

Sezen İki Gözüm'ü söylerken öylece tavana bakıyordum.
Yemin ederim olan biten her şeye uyanacakmış gibi hissediyorum. Uyanacağım, okula gideceğim. Okuldan geldiğimde babam ile çok gereksiz yere tartışmalarımıza başlayacak daha sonra aldığım bedensel darbeler ile günü sonlandıracaktım. Ama öyle olmuyordu. Daha baba gibi bir baba ile arkadaş kavramını öğreten bir dost ile. Bir de düşüncelerimde hep var olan ama haftada bir elin parmağını geçmeyecek şekilde karşılaştığım Enis ile geçiyordu günlerim.
Bugünden sonra ne olacaktı. İçimdeki seslerle gerçek sandığım halüsinasyonlarla. Bir elin parmağını geçecek şekilde karşılaşacağım Enis ve sevgilisi ile, mis kokulusu olduğum için her fırsatta saçlarımı koklayıp öpücükler konduran babam ile. Bir de çok şükür dediğim bir dost ile geçecekti günlerim.

O an yapabileceğim en berbat şeyi yaptım. Enis'i aradım.

"Enis?"

"Aden."

"Teşekkür ederim."

"Teşekkür mü edersin."

"Evet, Asya ile de hiç yakışmıyorsunuz umarım yakın zamanda ayrılırsınız."
Avizeden yükselen kahkaha sesi ile bende gülümsedim.

"Aden, ayrılmak ne Asya şirkette çalışıyor sadece."
Hadi lan.

"Öyle mi, bugün mutfaktayken seni çok kıskandığını söyledi sevgilisini kimseyle paylaşmak istemiyormuş."

"Sadece bir çalışan daha ilerisi asla olmaz."

"Tamam. Sevindim."

"Neye?"

"Sevgili olmamanıza ve herhangi bir sevgilin olmamasına."

***
Sabaha kadar deliksiz uyudum. Dün gece durduk yere o kadar işkillendim ki, Sezen, seni kimler aldı bile dinledim. Ama sadece çalışan çıktı.
Bir de gereksiz yere aşırı enerjik ve mutlu uyanmıştım ama birkaç dakika sonra aldığım ilaçlarla ölü gibi gezmeye devam edecektim.

Banyoda rutin işlerimi hallettikten sonra uzun kumral saçlarımı yine ve yeniden tepemde sıkıca topladım. Saçlarıma birilerinin değmesini ya da kokusunu anımsamasını asla istemiyorum çünkü tamamen bu sorunu çözemesem de böyle hep at kuyruğu yapıyordum işte. Değişiklik olsun diye iç çamaşırlarımı beyaz giyinip beyaz gömleğimi üzerime geçirdim. Eteğimi de giyindikten sonra çantamı alıp aşağı indim. Babam da yeni kalkmış mutfağa doğru gidiyordu.
Günaydın faslından sonra bol bol gülüp kahvaltımızı edip evden çıktık. Erken kalktığım için okula da erken gelmiştim.
Daha okulun kapısı bile açılmamıştı hatta. Güvenliğin beni fark etmesiyle kapı sorunu da çözülmüş. Hızla sınıfa girmiştim. Eşyalarımı sıraya bırakıp sınıftaki perdeleri indirdim etraf karanlık olunca akıllı tahtayı da açıp yeniden sırama döndüm.

YAKAMOZ Where stories live. Discover now