16 - رَفِيقُ - yoldaş

653 99 126
                                    

"Çünkü ben seni kendimden çok sevdim. Seni sevişimden de çok sevdim ben seni." dedi içinden. Sustu dışından.

💐

Kaçıncıya olmaz deyişiydi, bilmiyordu Nidal. Bir bomba yalnız evine değil yüreğine, ömrüne, geleceğine ve tüm güzel hislerine de düşmüştü. Bunca şey enkaz altında kalmışken nasıl olur da evlenebilirdi? Nasıl olur da Mervan'ı tutup kendi bataklığına iyice çekerdi?

"Kızım, olmaz deme, n'olursun! Görüyorsun hâlimi... Ben gidince kim senin yanında olacak? Kim elinden tutacak?"

"Gerek yok kimsenin olmasına Süreyya teyze." deyip yaşaran gözlerini kuruladı üzerindeki hırkanın koluna. Onun hırkasının...
"Bakıcıya ihtiyacım yok benim. Artık kendim sürebiliyorum rahatça tekerlekli sandalyemi. Hem her şeyi alçağa koyarım, yemek de yaparım. Başımın çaresine bakarım."

Yaşlı kadın yorgun bakışlarını Nidal'in ellerine çevirdi, ellerinin arasına aldı ellerini. "Güzel kızım, bakıcı tutmuyoruz sana. Ömrüne yoldaşlık edecek, nefesine nefes olacak biriyle evlendirmek istiyoruz. Her şeyden evvel elini değil yüreğini tutacak biri lazım sana, bana, herkese..."

"Olmaz Süreyya teyze." derken bir kez daha sildi gözyaşlarını hırkanın koluna. Yaptığı bu hareket ellerini çekip almıştı kadının elleri arasından.

"Neden kızım? Mervan'ımı uygun görmüyor musun? Seninle yapamaz diye mi korkuyorsun?"

Başını iki yana salladı, hayır dercesine. Mervan, dünyanın en güzel adamlarından biriydi ve bunu biliyordu genç kız. O, herkesle yapardı. Yüreğinde sevgi olan herkesle yapardı hem de. Çünkü ne kırabilir ne kızabilirdi o. Kendini unuturdu bir köşede, karşısındakine giden en sakin yolu bulabilsin diye. Sokaklarında dolanmıştı Mervan'ın, çocukluğundan beri. Biliyordu içindeki bazı mühim adresleri. Mervan herkese uygundu. Ama kendisi değildi.

Evet, kendisi değildi. Yüreği hâlâ Eymen Mahir'in gidişine sızlarken Nidal, Mervan'a koşabilir miydi? Tutabilir miydi ellerinden, ömründen? Böylesine yarımken...

O daha güzellerini hak ediyordu. Yarası olmayan, yarası kanamayanları hak ediyordu. Hem o doktorluğu bırakmış, direnişe vermişti ömrünü. Kendisine doktorluk yaptıramazdı genç adama, bu saatten sonra. Ayrıca Mervan, elinden tutup koşabilmeliydi sevdiğiyle, çayırlarda... Tıpkı hep hayal ettiği gibi.

"Neden o zaman?"

"Sorma bana..." dedi Nidal.

Eymen Mahir'in hatırasına zarar vermek istemiyordu çünkü. Korkuyordu. Ondan başkasına öyle bakmaktan korkuyordu. Onu kırmaktan korkuyordu. Ve olur da bakarsa, yine kaybetmekten korkuyordu.

"Bu benim size vasiyetimdir. Yapıp yapmamak senin vicdanına düşer bundan böyle Nidal. Ama bil ki ben göçünce bu evde tek başına yaşarsan gözüm arkada kalır. Madem bir nedenin yok, madem bir açıklaman  yok, bunlar da benim son sözlerim bu konuda. Benim gönlüm, Mervanla evlenmenden yanadır. Ölmeden önce de buna şahit olmak isterim. Hadi, Allah rahatlık versin kızım."

Saçlarını ellerinin arasına alıp sıktı, hıçkırarak ağlamaya başladı genç kız. Başını yastığa bırakıp nevresimi ıslattı uzun süre. Uzun zaman sonra erkenden uyuyakaldı.

Enes Hamza'nın ellerinden tutup onu takip etti, bir odaya girdi. Onun da burada olduğunu biliyordu,onu göremese de. Gözleri doldu hemen, etrafa bakındı. Yüzünü görmek istiyor, bulamıyordu onu. Ama konuşuyordu çünkü kendini duyduğunu biliyordu.

"...Kalbimde gözyaşları varmış, tuzları canımı yakıyormuş gibi hissettiriyor. Bir parçam kayıp sanki Eymen Mahir. Kalbim yırtılmış, içine rüzgarlar dolmuş. Denedim, deniyorum ama dönmüyor yelkovan, hareket etmiyor akrep o günden beri. Geçmiyor saniyeler. Yüzümdeki gözyaşlarını silemiyorum, yetişemiyorum artık. Ağlayışımı duyuyor musun?"

SON DÜŞÜŞحيث تعيش القصص. اكتشف الآن