6 - صلح - barış

736 100 102
                                    

Bir mekân elbet yüreğini huzurla doldurabilirdi bimekân bir insanın, bu cihanda... O mekân ki Nebilerin Sultanı'nı (s.a.v.) ağırlamışsa.. O mekân ki bir ışık olmuşsa dünyada; bir umut dalı, bir sevda haline gelmiş bir mekânsa.

💐

"Nidal!"

Genç kız hastane koridorunda hızlı hızlı yürürken kendine seslenilmesi sebebiyle durdurmuştu aniden adımlarını. Arkasına dönüp baktığında bir doktor arkadaşını, Omar'ı görmüştü. Adam bir kaç saniyede yanına ulaşıp ellerini önlüğünün cebinden çıkarttı ve kıza bir kağıt uzattı. "Türkiye'den tıbbı yardım malzemeleri gönderiliyormuş, çoktan yola çıkmış. Yarın sabah yola çıkıp malzemeleri almak için Kudüs'e gidecek dört kişilik bir grup ayarlayacağız. Gelmek ister misin?"

Genç kız duyduğu her cümleyle biraz daha sevinip gülümserken, son cümle üzerine kocaman aralanmıştı dudakları. "Çok sevindim! Tabiki gelmek isterim." diye heyecanla atıldı ve Omar'a minnetle baktı.

"Güzel, ben de isteyeceğini düşünmüştüm. Şimdi sıra sevgili eşimden izin almak için bana destek olmanda. Bu iyiliği yaparsın değil mi?"

"Tabiki. Hem zaten izin verir o, neden benim yardımıma ihtiyacın olsun?"

"Daha yeni evlendiğimiz için çok endişe ediyor kendisi beni etrafta göremeyince. Evlenince çok değişti çok!" deyip göz kırptı ve güldü Omar. "Neyse, ben bu akşam nöbetteyim, gidiyorum. Bir hastamı kontrol etmem gerekiyor."

Nidal gülümsemeye devam ederken "Tamam, görüşürüz." deyip, giden adamın ardından baktı. Fakat bir kaç adım sonra durmuştu Omar. Hızla Nidal'e doğru dönüp parmağı ile kızı gösterdi. "Haaa bu arada, bir de gazeteciye ihtiyacımız var. Senin bir tanıdık vardı, onu ayarlarsan sevinirim." dedikten sonra cevap bile beklemeden arkasını dönerek hızla uzaklaştı.

Nidal koridorun sonuna doğru yürümeye devam etti, soldaki odaya girip önlüğünü askıya bıraktıktan sonra hazırlanıp hastaneden ayrıldı. Nöbeti bitmişti, babasına uğrayacaktı ve beraber eve döneceklerdi.

Fırına doğru yürümeyi sürdürürken çok uzun zaman sonra Kudüs'ün havasını soluyabileceği için mutluydu. Bir yanı Aksa'ya uğrayıp hasret gidermeyi istiyor ama yapamayacağı için üzülüyor ; diğer yanı en azından Kudüs sokaklarından bir kaçına adım atıp havasını soluyabileceğine seviniyordu.

Telefonunu çantasından çıkartıp rehbere girdi, Eymen Mahir'in isminin üzerine gelip arama tuşuna bastı. Telefonu kulağına götürüp bir süre bekledi, çaldı çaldı, sonunda genç adamın sesi duyuldu. "Nidal? Selamünaleyküm."

Eymen Mahir'in sesini duyunca yine heyecanlanmış, kalbi küt küt vurmaya başlamıştı. Sesine yansımamasını umarak "Aleykümselam." dedi ve sustu. Arayanın kendisi olduğunu bir anlığına unutmuştu. Aradaki sessizliğin tekrar Eymen Mahir tarafından bölünmesi üzerine kız kendine gelerek kendi kendini tokatlamak istedi.

"Susmak için mi aramıştınız Nidal hanım?"

Telaşla "Hayır, hayır tabiki." dediğinde telefonun ardından genç adamın gülme sesi duyuldu.

"Sorun yok hemşire hanım, sizin sükutunuzu da dinleriz."

Zaten en başta beri hızlı çarpan kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Gerçekten göğsünü delip fırlayacak sandı Nidal, adımlarını durdurup elini sol tarafına götürdü, bastırdı.

"Şey, ben sana bir şey söyleyecektim." deyip tekrar yürümeye başladı. "Türkiye'den tıbbi malzemeler göndermişler yardım için. Kudüs'ten almaya gideceğiz. Bir de gazeteci gelmesini istediler bizimle, ben de sana haber vereyim dedim.."

SON DÜŞÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin