1- جُرْحٌ - yara

1.9K 139 196
                                    

Dünyanın neresine gidersen git "kardeşliği, özgürlüğü, barışı" temsil eden zeytin dalları, birilerince kesilip koparılıyor, yerlerde ölüce yatıyordu. Ve hiçkimse buna ses çıkarmaya kalkmıyordu. Hatta çoğunun haberi dahi yoktu. Bu demekti ki ne kardeşlik, ne özgürlük, ne barış vardı yeryüzünde.

💐

Süreyya hanım yılların kendine armağanı olan kırışıklıklar dolu ellerini yaşlı gözlerine götürdü. Gözleri yaşlı ama yüreği dinçti. Askerlerden birisinin kolunu tuttu. "Ne olur yapmayın. Ne istiyorsunuz incecik fidanlardan? Ne zararı var size benim bahçemdeki zeytin fidanlarının, ağaçlarının?"

Adam kolunu kurtarıp fidanlardan birini tuttu, söktü topraktan. Gücü yetmedi yaşlı kadının onlara engel olmaya, yine de ikna etmeye, engel olmaya çalıştı. Ne zahmetler çekip elleriyle diktiği taze fidanların, haşin ellerce koparılıp sökülmesini seyredurdu.

Kulağına gelen bağırışlar sebebiyle kaşları çatıldı Eymen Mahir'in. Evin bahçesine girip arka tarafa yürüdü, gördüğü manzara karşısında beynine kan sıçramıştı. Hızlı adımlarla bahçeye doğru koşmaya başladı.

"Ne yapıyorsunuz! Bırakın fidanları! Ne istiyorsunuz zeytinlerden!"

Fidanları söken askerlerden birinin üzerine atılıp engel olmaya çalıştı genç adam. "Bırakın!"

Süreyya hanım yaşlı gözlerini Eymen Mahir'e çevirdi. "Bırak oğlum, hangi birini durduracaksın?"

Fakat genç adam dinlemiyordu. Önce birine, ardından diğerine engel olmaya çalıştı. Bu zalimlerden sıkılmıştı artık. Çok sıkılmıştı! Durdurmak imkansız olsa bile sonuna dek deneyecekti. Yirmi altı yıldır attığı her adımda karşısında onları bulmak, gence işkence gibi geliyordu. Askerin fidana uzanan elini sıkıca tuttu, geri burktu. Sinirlenen asker canı yandığı için inledi. Ardından öfkeyle silahını sertçe Eymen Mahir'in kafasına vurdu. Sendeleyip bir adım geri giden gencin gözleri karardı, dengesini toplayamayıp düştü. Başına tekrar sert bir darbe aldığında bilinci tamamen kaybolup gitti.

Süreyya hanımın dudaklarından endişe dolu küçük bir çığlık firar etmişti. "Eymen! Yavrum!" diye yere düşen gence seslenirken hızlı adımlarla yanına vardı, başında çömeldi. "Aç gözünü evladım. Eymen!" Yaşlı kadın, genç adamın kafasını elleri arasına aldığında parmaklarına bir sıvı bulaştığını hissetti. Yüreğini bir korku sarıp sarmaladı. Yaşlı gözlerini kaldırıp bahçesindeki fidanları tek tek söken işgalcilere baktı. Bir tanesi eline balta aldı, baltayı havaya kaldırdı ve koskoca zeytin ağacının dalına acımasızca indirdi. "Eymen!"

🇵🇸

Genç kız dikkatle elindeki pantolonun diz kısmındaki yırtığı dikiyordu. İğne aniden parmağına batınca canı yanmıştı. Parmağını sağa sola sallayıp üfledi, kalkıp sızan bir kaç damla kanı peçeteye sildi. Peçeteyi çöpe atıp mutfağa geçti, yemeği kontrol edip piştiğine karar vererek altını kapattı. Tekrar içeriye döneceği sırada kapı sertçe çalmış, kızın yüreğine endişe tohumları serpilmişti.

Başındaki örtüyü düzeltip kapıyı açtı. On üç yaşındaki komşusu Emced, nefes nefese kalmış bir şekilde dikiliyordu karşısında.

"Emced? Ne oldu ablacığım, iyi misin sen?"

Çocuk aldığı sık nefesler nedeniyle kesik kesik konuşabilmişti. "Nidal abla, İsrail askerleri Süreyya teyzenin zeytin bahçesindeki fidanları söküp ağaçları kesmiş."

Çocuk derin bir nefes almak için durakladığında Nidal endişeyle "Ne?! Süreyya teyze iyi mi peki?" diye atılmıştı.

"Süreyya teyze iyi. Ama Eymen abim askerlere engel olmaya çalışırken yaralanmış. Başı kanıyor, yarılmış."

SON DÜŞÜŞWhere stories live. Discover now