8 - حرية - özgürlük

680 101 140
                                    

Büyümek bazen hayatı da gözünde büyütmektir. Oysa bir çocuğun gözlerinden bakıldığında nasıl masumdur, nasıl saftır, nasıl basittir her şey. Büyümek midir insanın omuzlarına acıları, ciddiyeti ve olgunluğu yükleyen? Peki çocuk kalmak mıdır ağlatan, kalbi kolay kırılır yapan, her seferinde sevdiklerini insana affettiren? Kızgınken bile sevdiren?

Öyle ya, bir gün bir çocuğa hata yaptı diye babası bağırmış, tokat atmış. Ama bir saat sonra sofrada çocuk babasına gülümseyerek konuşuyormuş. Büyük ablası sormuş, nasıl baban sana bağırıp vurduğu halde onunla konuşuyorsun böyle hâlâ diye. Çocuk cevap vermiş: "O benim babam. Ben ona küsemem ki."

💐

Enes Hamza ile Nidal gülüşürlerken evin kapısı açılmış ve ardından örtülme sesi gelmişti. Küçük çocuk "Babam geldi!" diye heyecanla ayağa kalkıp kapıya koştu, Süleyman beyin kollarına atıldı. Enes Hamza'yı kucağına alıp yanaklarından öperken bir yandan da içeriye yürüyordu Süleyman bey.

"Hoş geldin baba. Ne olmuş orada?"

Süleyman bey Enes Hamza'yı yere indirip koltuğa oturdu, derin bir soluk aldı ve kızının sorusuna cevap verdi. "Evlerini yıkmak istiyorlarmış Filistinli bir ailenin.."

Nidal'in de tadı tuzu kaçmıştı bir anda. "Doymadılar yaptıkları çeşit çeşit zulümlere." diye söylenip kaşlarını çattı.

Halasının mutfaktan seslendiğini duyunca kalkıp mutfağa geçti. "Nidal!"

"Efendim hala?"

"Sofrayı kurmama yardım et kızım."

"Tamam hala."

Sofrayı hazırladı, hep beraber yemek yediler. Mutfağı topladıktan sonra bir kaba ayırdıkları yemeği ve babasının fırından gelirken getirdiği taze ekmeklerin birini alıp Süreyya hanıma götürmek üzere evden çıktı Nidal. Enes Hamza da onunla birlikteydi.

Süreyya hanımın kapısını çalıp beklediler, bir kaç dakika sürmüştü kadının kapıyı açması. Onları görünce yüzünde aydınlık bir gülümseme belirmişti yüzünde. "Hoş geldiniz canlarım. Kusura bakmayın, namaz kılıyordum. O yüzden geciktim." deyip içeriye buyur etti Nidal ve Enes Hamza'yı.

Nidal elindekileri mutfağa bıraktıktan sonra içeriye geçerek Süreyya hanımın karşısındaki koltuğun boş bir yerine rastgele oturup arkasına yaslandı. Enes Hamza, Süreyya hanımın yanındaydı, kadın başını okşuyordu küçük çocuğun. Gülümsedi ve gizemli bir şey söyler gibi sesini alçalttı Süreyya hanım, Enes Hamza'nın kulağına doğru eğildi.

"Süreyya nenen sana oyuncak dikti."

Enes Hamza heyecanla bağırmıştı. "Yaşasın!"

"Ama karşılığında bal yanaklarından öpmek isterim."

Enes Hamza kadına doğru yaklaşıp yanağını uzattı. Süreyya hanım onun yanaklarını öpüp saçlarını okşadı, ardından parmağı ile odanın bir köşesinde duran dolabı gösterdi.

"Şuradaki dolabı aç, oradan al bakalım hediyeni."

Enes Hamza hevesle dolabın önüne gidip hediyesi olan bezden oyuncak ayısını ellerinin arasına aldı. Oyuncağa bakıp gülümsedikten sonra koşarak yaşlı kadına sarıldı ve teşekkür etti. Mutluluğu gözlerinden okunurken ablasının yanına giderek ona da gösterdi. "Bak abla!"

SON DÜŞÜŞKde žijí příběhy. Začni objevovat