~AMUSEMENT PARK (IAN)~

10 2 2
                                    

Gözlerimi silip kalktım ayağa. Etrafıma göz gezdirdim, kimse yoktu. Üstümü silktim ve defterimi alıp yoluma devam ettim.

Şimdi daha iyi hissediyordum. Yine hikayede yazdığım yerleri ziyaret ediyordum. Bu sefer istikametim lunaparktı. Bu sahneyi yazarken eğlenmiştim çünkü klasikler içeriyordu. Farklı olarak klasik yazmayı seviyordum. Ana karakter kızım iki oğlan arasında kalıyor ama ikisinide sevmiyordu. Bu iki oğlan ise didişiyor ve kızı zorla buluşmaya götürüyordu. Bu yer lunaparktı!
İkiside adeta kız için savaşa giriyorlardi. Komik sahneleri barındıran bu bölüm şimdilik favorimdi.

Lunaparka varmam uzun sürsede, aletlere binmek için beklenen kuyruklardan daha kısa sürmüştü. Eğlence parkında herkes sadece bir şey için gelmiş görünüyordu. -Roller coaster- Bende bu nedenle gelmiştim. Ailemle bu parka birkaç kez gelmiştim. Ama yalnızca bir kez binmiştim. Son gelişimizdi. Eskiden de sık gelmezdik ama şu sıralar hiç gitmiyorduk. Gitmeyi en sevdiğim yer burasıydı. Biraz nostaljik hissettiriyordu.

Omzuma bir el uzandı. Arkamı döndüğümde hiç karşılaşmayacağımı düşündüğüm iki kişi vardı. Ryan ve Ian. Şaşkınlığımı saklamaya çalışmadan dedim:

- Siz burda ne arıyorsunuz?

Ian cevap verdi:

- Sana ne demeli burası yalnız gelmek için o kadar uygun bir yer değil.

- Onu boşver. Diğerleri de mi burda?

- Bahsettiğin kişi Chris ise onu çoktan kovmuş olurdum.

- Ya siz?

İkisi de durumlarından mutlu değil gibi görünüyordu susmuşlardı. Başta benim burda olmamdan dolayı böyle sansamda Ryan'ın dedikleri fikrimi değiştirdi:

- İstersen sana eşlik edebiliriz.

Ian geri durmayarak, Ryan'ın omzuna asıldı ve "Aynen" cevabını verdi. Oldukça zor durumda gibi söyliyorlardı. Benden yardım bekliyormuş gibi. Ben de bunu anlar anlamaz:

-Bence siz ikiniz böyle gayet iyi görünüyorsunuz.

Diyerek dalga geçmiştim. Tabi ikisi birden "HAYIR" diyene kadar.

Roller coaster gibi birçok alete birlikte binmiştik Güneş'e görüşürüz demeden önce. Şuan son vedalarımızı ediyorduk. Ryan'ın telefonu çalmaya başladı. Konuşmak için bizden ayrılmıştı. Geldiğinde ise sinirli idi. Ian bu sırada gülmesini tutamadı. Ian:

- İnek zamanı mı?

Dedi ve seslice kahkaha attı. Ryan ise kafasını kaşıyarak "Gülme!" Dedi. Çantasını yerden aldı ve elini silah şekline getirip Ian'a tuttu. "Senin işini daha sonra bitiricem" dedi.  Önüne döndü ve bize bakmadan el salladı. Yüz gülümsetici sahnelerdi. Ben ise iki şeyi merak ediyordum hala.

- Ian siz neden burdaydınız?

- Ryan'ın ders çalışması lazımdı benimde kavga etmem. O benim apartman komşum. İkimizde yangın merdivenin de karşılaştık. Benim yüzümdeki yaraları görünce kavgaya gitmeme engel olmak istedi. Yani sanırım? Küçüklükten beri böyle. Sonra beni bu tuhaf yere getirdi.

Onlar küçüklükten beri arkadaştılar. Bu pek şaşırtmadı. Ama hala ikinci sorumun cevabını alamamıştım.

- Anladım. Şey, peki alakasız ama Chris ile ne sorunun var.

Biraz sinirlenmiş duruyordu.

- Boşver. Söylemeye bile değmez.

Ayağına sertçe tekme attım.

- Ne olduğunu söyle! Merak ediyorum.

- Chris'den cidden nefret ediyorum! Mümkünse onun ismini bile anma yanımda!

Aslında gerçekleri bilmek istesem bile Ian'ı zorlamak içimden gelmiyordu.ona defalarca sormama rağmen bu soruyu açıklığa kavuşmaktan kaçıyordu.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Biraz daha Ian ile takılmış ve hava kendini kızıldan maviliğiğe bırakmıştı. Yıldızların ışıkları parlamaya başlamış ve nihayetinde ay gökyüzünde yerini almıştı. Aynı his kalbimi ve aklımı kemirmeye başlamıştı. Mike ve Elliot gittikten sonra olan aynı his. Bir boşluk. Büyük ve ıssız. Solan bir çiçek!

Vücudum kaskatı kesilmiş ve hareket etmeyi bırakmıştı. Yolun ortasında kalakalmıştım. Ian biraz daha önümde kalmıştı. Yanından yürümediğimi farketmiş ve arkasına bakmıştı. Beni dehşet verici yüzümle görmüştü. O ne yaptığımı soramadan gözlerimden ardı kesilmeyen damlalar akmaya başlamıştı ve beraberinde de hıçkırıklar. Yanıma yaklaştığı anda üstüne atlamamı durduramamıştım. Kollarımı beline sarmış ve öylece sarılmıştım. O an ne yazık ki ne yaptığımın farkında değildim.

Şimdi ona sımsıkı sarılmış bir şekilde hıçkırıklarla birlikte ağlıyordum. Hiç bırakmak istemiyordum. Sonsuza kadar tutmak ve yanımdan gitmeyeceğini anladığımda bırakmak...

- Ne old-

- Sende diğerleri gibi gidiceksin ve bir daha seni de göremeyeceğim.

- Sakin ol Beatrice. Ben-

- Hayır asla bırakmayacağım!

Deli olmalıydım. Biraz böyle durduk. Ama biliyordum. Onu bırakmam gerekecekti.

Ian benimle karşılaştırınca çok uzundu. Ona direk baktığımda görebildiğim tek şey omuzlarıydı. Kafam omuzlarında bitiyor olmalıydı. Yada azıcık daha uzundum. Zaten gruptaki en uzun kişi Ian idi.

Beni sakinleştirmek için önce omuzlarımdan destek verdi. Ama bunun işe yaramadığını farkedince elinisaçlarıma götürdü ve nazikçe okşamaya başladı.

Etrafımızdaki insanların gözleri bize kayıyordu. Ian'ı daha fazla zor durumda bırakmamak için kollarımı serbest bırakmış ve uzaklaşmıştım. Ian:

- Aptal, insanların içinde değişik şeyler yapma!

Diyerek bağırmıştı. Sonuç olarak insanlar daha çok bu tarafa bakmaya başlamıştı. Sakinleşmiş bi şekilde göz yaşlarımı silmiştim.

- İnsanları umursadığını sanmıyorum.

- Senin için söylemiştim! ..... Hem üstelik sahile kadar kalmayı düşünüyordum.

- Hem zaten gitmek isteseydin elini bırakmazdım.

İkimizde de anlamsız, hüzünlü bir tebessüm vardı. Duyduklarıma memnun bir tavırla başımı sallayıp arkamı dönüp yürümeye başlamıştım. Ama sorun şuydu ki bunu anlamamak için aptal olmak gerekiyordu. Çünkü bu bir vedaydı. Ağustos böceklerinin sesleri yolu donatırken gözlerim yine dolmuştu. Ama bu sefer birazcık... Çok azcık..

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Duygusal sahne yazmaktan nefret ediyorum Duygusal sahne yazmaktan nefret ediyorum Duygusal sahne yazmaktan nefret ediyorum Duygusal sahne yazmaktan nefret ediyorum Duygusal sahne yazmaktan nefret ediyorum Duygusal sahne yazmaktan nefret ediyorum Duygusal sahne yazmaktan nefret ediyorum

~ Ren🐙

Flowers Are Dead 🌺    [BİTTİ]Where stories live. Discover now