Park Sangmin'

"Hayır... Hayır, hayır, hayır... Kendini öldürmüş olamaz hayır."

Seokjin, elini Jimin'in koluna koyarken, "Jimin, sakin-"

Jimin cümlesini yarıda kesip geri adımladı, "Dokunma!"

Jimin, elindeki iki mektubu da yere atıp nefes nefese duvara yaslandı. Kalbi hiç olmadığı kadar acıyor, içi yanıyordu. Tek elini göğüsüne bastırıp yere çöktü. Bağıra bağıra ağlıyor, kendine vuruyordu.

Jungkook hızla yanına çöktü. Ona kollarını saracakken Jimin onu hızla itti. Bacaklarını kendine çekip başını yasladı ve kapayabildiğince kapadı kendini.

"Jimin, benim. Jungkook'um ben."

"Git! Git dedim git! Uzak durun benden!"

Namjoon, Jungkook'u tutup Jimin'den uzaklaştırdı, "Jungkook, bir süre Jimin'den uzak durmamız gerekiyor. Tamam mı?"

"Ama, ama bana sarılıyordu az önce. Hatta, hatta öptü beni, birbirimizi öptük. Hastalığı geçmişti."

"Biliyorum Jungkook, fakat duyduğun gibi... Durum çok kötü ve bu hastalığını yetikliyor. Senden tek isteğim sakın üstüne gitme, rahat bırak istediği kadar ağlasın. Hatta bağırıp çağırsa da, kendine vursa da yanına gitme. O sana gelmedikçe sen sakın ona gitme tamam mı? Bu her şeyi daha da kötüleştirir Jungkook."

Jungkook dolu gözleriyle başını salladı, "Tamam. Söz veriyorum, hiç dokunmayacağım." Derin bir nefes verdi, "Ama lütfen Jimin'in yemek yemesini sağlayın."

Namjoon, Jungkook'un omzunu sıktı hafifçe, "Sen merak etme, şimdilik üstüne gitmeyeceğiz. Sonra bunu deneriz, tamam mı?"

Jungkook başını olumlu anlamda sallayıp Jimin'e baktı. Sesi kesilmişti fakat ağladığı kesindi.

"Siz gidebilirsiniz, ben ona göz kulak olacağım."

Namjoon, ağlayan Seokjin'i odadan çıkarınca Jungkook da kendi yatağına oturdu. Bakışlarını Jimin'inden bir türlü çekemiyordu.

Aradan iki saate yakın bir zaman geçtiğinde ikisi hâlâ aynı haldeydiler. Jimin, ara ara bağırarak ağlamış, kendine vurmuş ve saçlarını çekiştirmişti fark olarak.

Jungkook, daha fazla dayanamayıp Jimin'e seslendi.

"Jimin?"

Jimin, ağlaması biraz olsun dinmiş bir şekilde; kısık sesiyle cevap verdi, "Hm?"

"Yanına gelmemi ister misin? Merak etme, istemezsen sana temasta bulunmam."

Jimin başını kaldırıp, gözlerinden akan yaşlarla Jungkook'a baktı.

"Gel."

Jungkook yavaşça Jimin'in yanına ilerleyip oturdu. Jimin ellerini sonunda saçlarından çekip başını kaldırdı. Birkaç derin nefes alıp Jungkook'a baktı.

"Gördün mü, sana sevilmeyen biri olduğumu anlatmıştım. Bu da kanıtı işte. Mesela, şu an deli gibi intihar etmek istiyorum... Ama yapamam, çünkü seni çok seviyorum. Arkamda bırakacağım o enkazı düşündükçe gerçekten mahvoluyorum. Onlar da düşünseydi, beni sevselerdi şu an bu haberle yıkılmamış olurdum."

"Ben seni çok seviyorum Jimin. Yemin ederim çok seviyorum."

Jimin, bir anda ağlayarak kendini Jungkook'a bıraktığında Jungkook sıkıca sardı Jimin'i. Jimin, bir eliyle sıkıca Jungkook'un tişörtüne tutunup bağıra bağıra ağlamaya başladı. O bağırdıkça Jungkook daha da sardı Jimin'i.

"Seni çok seviyorum birtanem, çok seviyorum..."




                                      ❀

Selam~

Çok üzüldüm bu bölümü yazarken...

Umarım beğenmişsinizdir~

Sizi çok seviyorum, çok iyi bakın kendinize!

Yakında görüşürüz~

~JikookShipperB

Diphylleia Grayi |Kookmin| ✔️Où les histoires vivent. Découvrez maintenant