"Tamam Namjoon."

Seokjin sessiz kalmayı tercih ederken, Jimin onun durgunluğunu fark etmişti.

"Seokjin, iyi misin?"

"İyiyim Jimin, hastayım biraz merak etme."

Jimin gülümseyip kollarını açtı, "Sarılma ister misin?"

Seokjin ister istemez gururla gülümseyip Jimin'e sıkıca sarıldı. Akan birkaç gözyaşına engel olamazken Jimin geri çekilip Seokjin'e baktı.

"Ama, ama neden ağlıyorsun ki?"

"Bir şey yok, çok duygulandım. Özür dilerim. Seni bu halde görmek çok güzel, sizi böyle görmek... Çok güzel Jimin."

"Aslında hâlâ insanlara alışmış değilim. Siz benim ailem oldunuz, aileme güvenmeyip kime güveneceğim? Üçünüze de teşekkür ederim."

Seokjin daha da ağlamaya başladığında özür dileyip koşarak hastaneye girdi. Jimin arkasından şaşkınca bakarken Namjoon kibarca omzuna dokundu, "Sorun yok Jimin, biraz hassas şu sıralar o yüzden böyle oldu. Hadi artık odanıza."

Üçü beraber odaya çıktılar. Namjoon kapıdan, "Gençler biz birkaç saatliğine bir yere kadar gideceğiz, birbirinizi idare edin olur mu? Hoseok ve Yoongi burada olacak."

"Tamam Namjoon, rahat olun siz."

Jimin gülümseyip yatağına oturdu. Jungkook da hemen yanına sokulmuştu.

"Bakın, bir şey olursa hemen Hoseok ve Yoongi'yi çağırın. Biz de hemen geleceğiz, odadan çıkmasanız iyi olur. İyi geceler şimdiden."

"Sana da."

Namjoon odadan çıkıp hızlı adımlarla çıkışa ilerledi. Seokjin ağlayarak onu bekliyordu. Gelir gelmez eşine sıkıca sarılıp saçlarından öptü.

"Sakinleş Seokjin, lütfen güzelim."

"A-Ailem dedi... Bize ailem dedi Namjoon."

"Bu güzel bir şey, bundan sonra onun ailesi biz olacağız. Hatta onların, Jungkook'un da Jimin'in de ailesi biz olacağız."

Seokjin toparlandıktan sonra kadın cesedinin bulunduğu hastaneye gittiler.

"Bay Kim, cesede bakmaya gelen psikolog sizsiniz değil mi?"

"Evet, evet benim."

"Beni takip edin lütfen."

Seokjin ve Namjoon hemşireyi takip edip morga geldiler. Hemşire kapıyı açıp içeri girdiğinde Seokjin ilerlemeyip derin bir nefes aldı. O kadar gergindi ki, nefes alamayacağını hissediyordu.

Namjoon, nazikçe Seokjin'in omzunu okşadı, "Sakin ol hayatım, sakin."

"Çok zor Namjoon, o kadar zor geliyor ki."

"İstersen ben bakayım."

Seokjin başını olumsuz anlamda sallayıp derin bir nefes verdi, "Yapabilirim."

İçeri girip hemşirenin yanında durdu. Namjoon da arkasındaydı.

"Açıyorum efendim."

Seokjin başını olumlu anlamda salladı. Konuşursa ağlayacağını bildiğinden susmayı tercih ediyordu. Namjoon iki elini Seokjin'in omuzlarına koyup hafifçe okşadı.

Hemşire ölü bedenin üstündeki örtüyü yavaşça açarken Seokjin sıkıca gözlerini yumdu. Namjoon kadını görür görmez sıkıntıyla nefes verdiğinde Seokjin de açtı gözlerini.

"Aptal kadın! Aptal!"

"Seokjin, sakin ol."

Seokjin seslice ağlamaya başlayıp kendini Namjoon'un onu saran kollarına bıraktı.

"Nasıl oğlunu bırakabilir? Jimin bunu hakketmedi ki... Ne babası düşündü onu ne annesi..."

Hemşire cesedi hızla kapattı. Namjoon da Seokjin'i hızla morgdan çıkardı.

"Saçmalık Namjoon! Jimin daha yeni iyileşmeye başladı, en güvendiği iki insan onu bıraktılar... Nasıl toparlanacak? Bunalıma girecek işte..."

"Onun ailesi biziz artık bebeğim. Sen, ben ve Jungkook. Anladın mı? Zamanla geçecek bu da."

"Çok zor... Çok zor Namjoon çok zor..."




                                     

Selam...

Bir sonraki bölüm büyük bir yıkılış okuyacaksınız...

Umarım beğenmişsinizdir~

Sizi çook seviyorum, kendinize iyi bakıınn~

En yakın zamanda görüşürüüüüz

~JikookShipperB

Diphylleia Grayi |Kookmin| ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin