iki

2.3K 194 19
                                    

çocuklar haklıydı. seo changbin harbiden de dallamanın tekiydi. saatlerdir ağzımı açıp tek kelime etmemiştim ve bunun farkında bile değildi. gram umurumda olmayan hayatıyla ilgili konuşmaya devam ediyor ve ben gözlerimi devirmemek için kendimi tutuyordum. cidden, neden kendimi tutuyordum? şimdiye yerin dibine sokmuş olmam gerekiyordu onu.

"...eğer ormana bodoslama dalmasaydım bebeğim hala yaşıyor olurdu. sonra zaten babamdan ceza aldım. artık bir arabam yok."

tuhaf bir şekilde, changbin, bunlara gerçekten de üzülüyor gibiydi. anlamadım. neden bir insan arabası olmadığı için üzülürdü ki? ayrıca, sahip olduğu şeylerle insanları cidden etkileyebildiğini falan mı düşünüyordu? ona acımakla alay etmek arasında gidip geliyorken bunların ikisini de yapmadım; iç çekip çantama uzandım.

"kurabiyen var mı?" afalladı ama hemen toparlanıp o salak gülüşü suratına geri oturttu. "hayır ama oyun konsolum var." tanrım.

"al." kutuyu ona uzattım. bir bana, bir kurabiyelerime bakıyordu. garipti. zencefilli kurabiyelerden birini alıp kokladığında bile bana bakıyordu. dilimin ucuna gelen lafları yuttuğumda gülümsedim. "rahatça ye bunlar vegan."

"vegan mısın?" metal kutuyu masaya bırakıp kafamı salladığımda sonunda kendiyle ilgili konuşmayı bıraktığı için rahatlamıştım.

"...güzel?"

"güzel olması gerekmiyor." dedim ama sesim ters çıkmadı. çocuğu istesem de tersleyemiyor oluşum beni şaşırttı.

"kurabiyeler güzel değilse neden yiyoruz ki?" kaşlarım çatıldığında bu sefer benim gözlerim kutu ve onun arasında mekik dokuyordu. kahkahası koca salonda yankılanıyorken "çalışalım artık." diye kestirip attım. çenesi düşecekti sırıtmaktan.

streetlight • skzWhere stories live. Discover now