20

4.2K 481 138
                                    

Yorum okuyunca yazmaya hevesleniyorum, yorumlar mutluluk vericidir, yorumsuzluk yazarı ağlatır, yorum güzeldir

"Iyi olduğuna emin misin? Nereye gidiyoruz?" Jungkook adımlarını ona uydurmaya çalışırken seslenmişti ağabeyine. Yoongi ise yarım saattir çenesini kapatmayan kardeşi yüzünden deliriyordu. Ahşap çitin üzerinden geçip sessizce karanlık bahçede ilerledi, biraz daha konuşursa kardeşini ağacın dibine gömme düşüncesi çok güzel geliyordu.

"Ben geldim"

Jungkook kirlenmiş kıyafetini çekiştirmeyi kesip verandada oturana bakınca yerinde zıplamış, hatta dengesini tam koruyamayarak ağaca toslamıştı.

"Sen ne halt yemeye burada- kardeşin- Yoongi!" Jimin yerinden kalkıp evden kimsenin haberi olmadığına emin olarak ikisinin yanına yürüdü. Jungkook'la birbirlerine dehşete düşmüş şekilde bakıyorlardı. "Beni delirtmek mi istiyorsunuz majesteleri?" Jimin son kelimenin üstüne basa basa söylemişti, bu, durumu Yoongi için daha eğlenceli yapıyordu.

"Hala nişanlı olduğumuzdan emin olmak istedim, bir de kardeşimle bir şeyler içeriz diye-" Yoongi çenesini, Jimin alayla gülmeye başlayınca kapatmıştı. Jungkook, ağabeyinin kulağına eğildi, "Iyi adamdın, seni sevedik. Genç öldün"

"Icmeye gideceksin? Gisaeng evine?" Jimin tek kaşını kaldırdı. "Şu dans eden pasiflerin olduğu yer? Seninle ilgilendikleri, içki doldurdukları?" Jimin etrafına bakınırken Jungkook Yoongi'nin kolunu tutup çekmeye başlamıştı. "Evli alfa problemleri..."

"Ne?" Yoongi hala çok saftı, etrafında omega ve betalarla içki içebileceğini düşünüyordu.

Jimin eline ağaç kestikleri baltayı aldığında Yoongi gözlerini büyüttü. "Dilimi eşek arısı soksun!" Geriye doğru adımlarken ellerini pes edercesine kaldırmıştı. "Bunu daha medeni çözelim?"

"Kafanı keseceğim ki bir daha dirileme!"

Jungkook tam o saniye Yoongi'yi daha güçlü çekince, ikisinin kaçamak adımları popolarına vura vura koşmaya dönmüştü.

Jimin tuttuğu nefesi bırakıp elindekini yere dayadı, ikisi önünde kahkaha atarak kaçıyorlardı ve Jimin onların yedi yaşında çocuklardan farksız olduğuna yemin edebilirdi.

Yoongi durup Jimin'e döndü ve geri geri adım atarken dişlerini göstererek gülümsedi. Üstüne bir de el sallamıştı, Jimin sırıtıp yere bakarak evine adımladı.

#

Hyun'un koridorda hızla ilerleyen adımları ilerleyen saniyelerde ağır ağır yavaşlamıştı. Başta erken uyandığı için böyle olduğu düşüncesindeydi ama karşısındaki kişi de tanıdık olduğunu belirtircesine bir yüz ifadesi takınmıştı.

Hyun apar topar arkasını dönüp onunla denk gelmemeyi umdu.

"Jae-Hyun!"

Pekala, adını değiştirecekti ama yine de ona cevap vermeyi reddediyordu.

"Ahn Jae-Hyun!"

"Tanrı aşkına" Hyun huzursuzca mırıldanıp ona döndü. "Evet?"

"Değişmişsin" Il Woo'nun açıklama isteyen bakışlarına karşın Hyun, belirsizce kafa salladı.

"Yardım edebileceğim bir sey yoksa... çok meşgulüm"

"Büyülerle mi?"

Hyun yutkunup gözlerini kısarak ona baktı. Saraya kendi isteğiyle gelen kimse, geçmişinden insanlara denk gelmek istemezdi. "Ne istiyorsun?"

"Ne isteyebilirim ki, eski bir arkadaşa denk geldim... Şeytanın ta kendisine" Il Woo, Hyun'un yüzündeki tereddüdü görünce gülümsemişti. "Bana sarayı gezdirmek ister misin? Kralın yardımcısı olarak uzun yıllar geçireceğim burada"

"Üstünle konuşurken siz diye hitap etmen gerekir, bunu bile bilmiyorken krala hizmet etmek ne derece olası emin değilim" Hyun arkasından sesin geldiği yere bakınca prensle gözgöze geldi, Jungkook'un ne kadar yakında olduğunu göz önüne alınca, bir şeyler duymuş olduğunu biliyordu. Jungkook'un sinirli bakışlarının nedeni buydu elbet.

Il Woo kısaca bir özür mırıldandıktan sonra Hyun'la gözgöze gelmekten kaçınmamıştı. Hyun refleks olarak dişlerini sıkınca çene hattı belirginleşti.

Jungkook'a döndüğünde çenesi hala kaskatıydı. "Ne duydunuz?"

"Bana yeteri kadar trip atmadın mı? Ne zaman bitireceğiz bunu?" Jungkook yürümeye başladığında Hyun temkinlice onu takip ediyordu. "Sorunun cevabı önemli mi?"

Hyun cevap vermeden önce oldukça uzun bir sure duraksamıştı, Jungkook göz ucuyla ona baktı.

"Değil"

"Üstünde durmaya değmez o zaman, ama onun kim olduğunu merak ettim"

"Ağabeyiniz- ağabeyin... iyi mi?"

Jungkook başıyla onayladı. Sessizce yürümeye devam edecekti ancak istemsizce arkasını dönüp kralın odasının olduğu yere baktı. "Onu sevmedim"

#

Taehyung, hekimin kütüphanesinde gözlerini gezdirdiği sıralarda, Hoseok'un verdiği paket hala açılmamış halde kuşağında duruyordu. Okuması gereken kitaplarda yazan her bilgiyi köyde hekimle çalışırken öğrenmişti, vakti olmasına rağmen, Taehyung kutuyu açamıyordu.

"Bu kadar düşüneceğine değer bir şey mi?"

Taehyung hekime baktı. "Üzgünüm, nasıl yardım edeyim?"

"Yardımın için söylemedim" adam Taehyung'un önündeki kırmızı kapaklı kitabı almıştı. "Bazen bu kadar düşünmek iyi değildir" ardından Taehyung'a uzattı.

"Bunu mu okuyacağım? Ben şamanlıktan bir şey anlamam..."

Adam düşünceli bir sekilde kendisine dönmüştü. "Ilk önce kafanı bu kadar yoran şeyi çöz, sonra da ön yargılarını. Şamanların yaptığı büyüleri yapamayız ama bilgilerinden faydalanırız. Bak, yok yere iki ödevin oldu bugün"

Taehyung kitaptaki sembolleri inceleyince parmak uçları karıncalanmıştı, gerçekten yorgun olmalıydı.

Castle On The Hill | Vkook, Yoonmin OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin