36.Bölüm: "Papatya Kolye... Hem de Sarı"

7.7K 602 248
                                    

Şefkatli kollarının arasına girdiğimde gurbetten gelip de evimin eşiğinden içeri girmiş gibi hissettim. İçim huzura gebe kalırken umudumun üstündeki ceset kokusu arınmış üzerine bahar kokuları sinmişti.

 İçim huzura gebe kalırken umudumun üstündeki ceset kokusu arınmış üzerine bahar kokuları sinmişti

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

36.Bölüm: "Papatya Kolye... Hem de Sarı..."

Kalbim bir kitap olup elinize düşse ve siz o kitabı açıp baksanız tek bir sayfasında bile onun isminin olmadığını göremezsiniz. Harf harf, satır satır yazdım ben onu kalbime, ilk gördüğüm andan beri hem de. Hani o, avcumdaki yıldızların yolunu aydınlattığını söylüyor ya, onun iki dudağının arasından çıkan her harf de yıldız olup kalbime düşüyor ve ben onun yolunu aydınlatıyorsam o da benim içimi aydınlatıyor. Bir gülüyor içimdeki sokakların lambaları yanıyor, sonra gözünden bir damla düşüyor o lambalar tek tek sönüyor. Mesela bugün defterime yazdığım cümleye ağladığında söndü içimdeki sokağın lambaları söndürdüğü gibi de tekrar yaktı o lambaları ve o sokak şu an izlediğim gökyüzünden daha aydınlık.

Gülüşü içime gökyüzünü seriyor, farkında mı acaba?

Evet, yemeğimizi yemiştik ve şu an sırtımı Eymen'in sıcak göğsüne yaslamış göğün bağrına saçılmış yıldızları izliyordum ama Eymen'in izlediğinden pek emin değildim zira o sağ kolunu gerdanıma dolamıştı ve sol eliyle de saçlarımı okşuyordu usul usul. Ara ara da başıma minik öpücükler kondurup saç tellerimi sevindiriyordu. Kucağında bir kedi gibi mayışmış bir vaziyetteydim. Derin bir sessizliğin içine gömülmüş birbirimizi dinliyorduk ve ben içimden sürekli söylediği son sözü tekrar ediyordum.

"Gözlerinden bir anahtar düştü ruhuma. Ruhumun kapılarını açtı o anahtar ve yıllar sonra ilk defa bir ışık sızdı o kapı aralığından."

"Didem, sen son söylediğim sözde epey bir takılı kaldın he."

Eymen'in gecenin karanlığına karışan sakin sesini duyduğumda kafamı hafifçe ona çevirip "Hı, anlamadım," dedim mırıldanarak.

Güldü. Gülünce ay ışığında parlayan güzel gözleri kısıldı ve gözlerinin kenarında oluşan ince çizgilere takıldı gözlerim. O çizgilere dünyanın en güzel sözlerini yazmak geldi içimden. Ziyadesiyle hak ediyor çünkü o güzel çizgiler bunu. Hele dudağının kenarında oluşan ve içimi eriten gamze olayına hiç girmiyorum zira girersem çıkamam. İçim gide gide onu izlemeye devam ederken kaşlarını çattı ve alnı hafifçe kırıştı. Bu adamın her şeyi mi güzel olur diye içimden geçirirken bozmadığı ifadesinden sorduğu soruyu hatırladım ve daldığım güzellikten çıkmaya çabaladım. Çabalamasam da orda kalsam olmaz mıydı ya?

"Diyorum ki," diye konuştu tekrar. "Söylediğim son söz çok hoşuna gitmiş olmalı ki o sözü fısıldıyorsun."

Fısıldıyor muymuşum? Hiç farkında değilim.

Kafamı çevirip göğe diktim gözlerimi ve sırıtmamı ondan gizlemeye çalıştım. "Aslında," dedim onun gibi tane tane konuşarak. "O sözü ben fısıldamıyorum."

BENİM İÇİN YAŞA (FİNAL OLDU)Where stories live. Discover now