Öfkeliydi ama suskundu...

İçinde fırtınalar kopuyordu ama suskundu...

Cayır cayır yanıyordu ama suskundu...

Melih ifadesiz yüzüne tezat alev alan gözlerini gözlerimden çekmeden "Çağlar!" diye seslendi. Çağlar beklediği kapının girişinden içeriye girdi. Elinde tuttuğu çantadan bir tane diz üstü bilgisayar çıkarttı. Bilgisayarı açıp içine bir disk yerleştirdi ve beyaz sehpanın üstüne bilgisayarı yerleştirdi. Bilgisayarın açısını annemin rahat görebileceği bir konumda ayarladı. Hepimizin bakışları bilgisayara yöneldiğinde anneminde bakışları bilgisayar ekranına döndü.

Çağlar, komut bekler gibi Melih'in yüzüne bakınca Melih "Oynat videoyu" dedi tok bir sesle.

Bilgisayarın siyah ekranı birkaç saniye sonra aydınlandığında, direkt Melih'in şirketindeki odası ekrana yansıdı. Birkaç saniye sonra ise boş odanın kapısı açıldı ve içeriye babam girdi. Babam hızla bir şekilde elinde tuttuğu dinleme cihazlarının birini sehpanın altına, diğerini de Melih'in masasının üstünde duran fotoğraf çerçevesine yerleştirip odadan çıktı. Ekran birden kararınca, bakışlarımı Melih'in yüzüne çevirdim.

Konuşmak için dudaklarımı araladığımda Melih işaret parmağını dudağımın üstüne bastırdı. "Sus Ahu..." dedi.

Ekranda yeni bir video açıldığında, gözlerim tekrar ekrana kaydı. Görüntüde babam Melih'in evinin salonundaydı ve elinde yine dinleme cihazları vardı. İlk cihazı duvardaki tablonun arkasına yerleştirdi. Birini yemek masasının altına, bir diğerini de sehpanın üstünde duran içinde yapay çiçek olan vazonun içine yerleştirdi. Ekran karardı ve başka yeni bir video için gerim sayıma başladığında Melih "Durdur videoyu Çağlar."dedi.

Çağlar videoyu durdurduğunda, Melih delici bakışları annemin acı kahve gözlerini buldu. Uzun uzun baktıktan sonra kurumuş dudaklarını dilinin yardımıyla ıslatıp konuştu.

"Birazdan açılacak olan videoyu iyice izle. Gördüğün her bir detayı, her bir kelimeyi kafanın içine kazı Canan Hanım!"

Bakışlarını annemin yüzünden çekmeden "Çağlar oynat videoyu" dedi. Çağlar videoyu oynatırken annemin bakışları bilgisayara döndü. Melih ise bilgisayar ekranına bakmak yerine annemin yüzüne bakmaya devam etti. Sanırım annem videoyu izlerken yüzünde oluşacak ifadeyi görmek istiyordu. Ya da annemin yüzünde oluşacak ifadeyi biliyordu ve bunu bizzat kendi gözleriyle görmek istiyordu.

Ekrandaki geri sayım bitip video başladı. Önce her tarafı pas olan demir bir kapı hemen ardından eski yuvarlak bir masanın etrafında oturan iki adam ve hemen onların karşısında oturan babam kameranın görüş açısına girdi. Adamlardan biri keldi, diğeri ise sarışındı. İkisi de kırklı yaşlarda görünüyorlardı. Kel olan adam sürekli parmaklarını masaya ritmik bir şekilde vuruyordu.

Çağlar buraların pek önemli olmadığına kanat getirerek videoyu iki dakika otuz beş saniye ileriye aldı. Ve tekrar oynattı videoyu.

Ekranda ki videoda ilk babamın sesi duyuldu. "Yüz bin isterim." Dedi. Kel adamın masada ritim tutan parmakları durdu. "Yüz bin istiyorsun?" dedi sorar gibi. Babam başını evet der gibi salladığında kel adam konuşacakken sarışın önce davranarak "Tamam" dedi.

Babamın yüzüne memnun bir gülümseme yayıldığında sarışın adam tekrar konuştu. "Yakalansan dahi bizimle iş birliği yaptığını söylemeyeceksin! Ve bize Melih'in ne sıklıkla nefes aldığının bile haberini vereceksin!"

"Tamam, kabul." Dedi babam ve ekledi. "Siz benim istediğim parayı bana verin, gerisini hiç düşünmeyen!"

"Paranı vereceğiz..." diyerek eliyle bir işaret yaptığında yanlarına elinde siyah bir çantayla genç bir adam geldi. Genç adam çantayı sarışın olan adama verip tekrar ortadan kayboldu. Sarışın adam çantayı açıp içinden bir kutu çıkarttı. Çıkarttığı kutuyu masanın üzerine koyup parmaklarının yardımıyla babamın önüne doğru ittirdi. "Sen önce bunları Melih'in şirketine ve evine yerleştir. Sana yüz bin değil iki yüz bin vereceğim." Dedi.

BUZ YANIĞIKde žijí příběhy. Začni objevovat