Bir Başka Akşam Yemeği

158 20 9
                                    

Günler, ilkbahardaki bir nehir gibi devinimi arta arta geçip gidiyordu. Mehtap ise benim ilkbaharımdı. Hayatıma girmesiyle etrafımda huzur ve mutluluktan bir kalkan örülmüştü. Hayat; özellikle iş yerinde, tüm yoğunluğuyla devam ederken ben, tüm bunlara Mehtap'ı düşlediğim anlarla göğüs geriyordum. Bu düşler, gün akşama kavuştukça hayat buluyordu. Akşam vakti yollar, beni O'na götürüyor, şehrin ışıkları tüm caddeleri O'na çıkan bir rota çiziyordu. Ben her akşam Mehtap'ların sitesine gider, kuytu bir köşede buluşmayı beklerdim. Kimse görmesin diye de sitenin en sonundaki çardakta otururduk. O çardak, o günlerde bizim aşkımıza şahit tek meskun mahalimizdi. Sitenin güvenliği dahil beni tanımıştı. Artık mahalimize uğramaz, bizi rahatsız etmez olmuştu.

Yine bir gün, sohbet arasında kendisini akşam yemeğine davet ettim. Bu davet ki, olayları farklı bir boyuta taşıyacak ve biz ilerleyen günlerde daha da yakın olacaktık. Mehtap, benim bu davetime hiç beklemediğim bir cevap vermişti. Mehtap'ın cevabı, dışarıda yemek yemenin yersiz olduğuydu. Mehtap, beni daha yakından tanımak istiyordu. Bu istek, hayatımın en özel alanlarını görme isteğiydi. Bana, "birlikte yemek yapalım" dedi. Hiç beklemediğim bu cevap, O'na kendimi daha iyi göstermek için bulunmaz nimetti. Ertesi gün, öğle üzeri alışverişe gidecektik. Sabırsızlıkla yeni günün doğmasını bekledim. Sabah erkenden üstüme çeki düzen verdikten sonra bütün işlerimi hızlıca halledip günün geri kalanını sadece O'na ayırmak için kendimi dışarı attım. O an il dışında olan bir abimin evine ufak bir temizlik yaptıktan sonra Mehtap'ı almak için yola koyuldum. O yolculuk, aklımdaki onca soruyla birlikte heyecanımı da arttırıyordu. Heyecandan ter içinde kaldığım yolculuk sürüp gidiyordu. Mehtap ise o sıralarda nasıl bir yemek yapacağını çoktan planlamıştı. Adını ilk kez O'ndan duyduğum bir İtalyan yemeği yapmaya karar verdiğini sonradan öğrenecektim. Günlerden Pazar'dı ve dershanesinin önüne varmıştım. Arabadan indim ve bir sigara yakarak kendisini yan sokakta beklediğimi söyledim. Sigaranın dumanı aralanıp başımı çevirdiğimde ise Mehtap'ın sanki bir peri masalından kaçmış gibi bana doğru geldiğini gördüm. O kadar güzel olmuştu ki, gözlerimi kamaştırıyor, aklımın firar etmesine sebebiyet veriyordu. Zaman bilinmez bir an için duruyordu. Yanıma yaklaşıp bana sarıldığı zaman tekrar yelkovan işlemeye başladı. İçimde hissettiğim o iç gıcıklayıcı kokusu zamanı tekrar işler kılıyordu. Mehtap, hiç bir şey demeden arabaya bindi. Bense aşk sarhoşu bir vaziyette adım atmakta dahi zorlanıyor, arabanın kapısına giden üç adımı gözümde büyütüyordum. Mini bir şehir turunun ardından alışverişimizi yaptık ve eve geldik. Sezen'den ve Özdemir Erdoğan'dan hafif ezgiler eşliğinde bir müddet dinlenip, caddeden geçen insanları izledikten sonra Mehtap, mutfağa geçti. Kendisine hangi yemeği yapacağını sorduğumda "Fettuccine" yapacağını söyledi. O'ndan her gün yeni bir şey öğreniyor, öğrendikçe kendisine daha çok hayranlık duyuyor, duydukça daha çok bağlanıyordum. Sanırım Mehtap'ı sevme sebebim buydu. Beni, her koşulda kendisine hayran bırakacak bir yol buluyordu. Yemeği yapmak için işe koyulduk. Bir süre sonra masa hazırdı. Mehtap, son dokunuşlarını yapıp servisi sunuyordu. Kim bilir belki sevgisini de sunduğu için, belki de gerçekten lezzetli olduğu için yemek enfesti. Belki de sevgilinin elinden zehir olsa yenilip acı bal eylendiği için lezzetli gelmişti? Bu bilinmez bir tartışmadır sürüp gide dursun biz, masadan kalkmış köşemize çekilmiştik. Bir süre sohbet devam etti gitti. Parmaklarım Mehtap'ın saçları arasında geziniyor, Mehtap ise mutlu bir uykuya dalıyordu. İlk defa o kadar uzun bir süre O'na sarılma fırsatı bulmuştum. Gözlerini kapatmış, bir kuş misali kollarımda uyuyordu. Lakin, her hikayede sonu yazan zaman, kendini hatırlatıyordu. Artık O' nu eve bırakma zamanı gelmişti. Kendisini alnından öperek bin yıllık gelenekle mesajımı vermeyi unutmadım ve o güzel gözler bir anda açıldı. Evden, onun evine doğru yola çıktık. İçimde hüzünlü bir mutluluk vardı. Bir yandan O'ndan ayrılacak öte yandam gelecek bir başka akşamla tekrar o güzel gözleri görme fırsatım olacaktı. Sitenin önüne geldik. O'nu bıraktım ve tekrar yola koyuldum. Bu sefer o yolculuğun hiç bitmemesini, o günün hiç bitmemesini istiyordum. O yolculuk bitmesin, o günün mutluluğuna bir gölge düşmesin istiyordum. Sanki yaşadığım hayat sadece o andan ibaret gibi hissediyordum...

Kalp atışıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin